Boykotçular, Kafası karışıklar, gizli Ekmeleddinciler ve Tırşıkçiler!

 

CB adaylari

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyor. Pazar günü Londra’da cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş için coşkulu bir miting düzenlendi. Çok kısa bir zaman diliminde yapılan çalışma ile Altı binden fazla insanın o alanda toplanması önemli bir gerçekliği ifade ediyor. Selahattin Demirtaş’ı dinleyen kitleye baktığımda gözlerindeki sevgiyi ve umudu görmemek mümkün değildi. Bu umut, Demirtaş şahsında düşlerimizdeki ülkenin dışa vurumuydu. Çünkü o alanı dolduran insanların hemen hemen hepsi yıllardır karşısında mücadele ettiği sistemin bir şekilde mağduruydu ve bu mağdur halk için Türkiye gibi bir ülkede Selahattin Demirtaş gibi bir cumhurbaşkanı hayal etmenin bile anlatılmaz bir tadı ve güzelliği vardı.

 

Göçmen olmak zor iştir. Bir yanda yaşadığımız ülkede ayakta kalma mücadelesi verirken, bir yandan da gözlerimiz ve yüreğimiz koptuğumuz, koparıldığımız topraklardadır hep.

Tarifi zor acılar yaşadık; Yakıldık, öldürüldük, kıyımlardan geçirildik, hapsedildik, yok sayıldık, hor görüldük… Dilimiz, inancımız saklamak zorunda kaldığımız bir günah gibi boynumuza takılı kaldı hep!

Pazar günü o alanı dolduran biz göçmenlerin en büyük ortak noktası mevcut sisteme muhalif olmaktı. O alanda kendi gözlemlediğim birkaç boykotçu, kafası karışıkçı ve tırşıkçi vardı. Peki bunlar niye ordaydı denilebilir. Birkaç sebebi olabilir; mahalle baskısı, merak, toplumsal kaygı, hakikat arayışı vb…

Biz bu üç kesime Londra eksenli yaklaşacağız.

Dhf ve Partizan geleneğinden gelen Tohum kültür merkezi ve Yüzçiçek açsın kültür merkezi cumhurbaşkanlığı seçimini boykot edenler arasında. Uzun uzadıya yazdıkları bildirileri iki defa okuduğum halde, halen tam anlamadığım nedenler olsa da tavırlarını net olarak koydukları için kabul etmek dışında bir alternatifimiz yok.

Yeminli Kürt özgürlük hareketi düşmanı olan Hak-Par da seçimleri boykot ettiğini açıklasa da Erdoğana oy vereceklerini net olarak görebiliyoruz. Tek sorun, Türkiye KDP’si gibi cesaretlice çıkıp ‘Erdoğan’ı destekleyeceğiz’ diyememesidir. Bu geleneğin Londra’daki temsiliyeti Komkar’dır. Tırşıkçi’den kastım da biraz bu geleneğe yakın duran kesimdir. Bu kesim genelde Tırşık neredeyse ordadırlar. Hayatında tek gram emek vermeden sürekli çene çalar bu kesim. Şimdilerde bu kesim çene yormaktan çok facebook’ta parmak yoruyor.

Kafası Karışıklar : Aslında benim en çok önemsediğim ve anlamadığım kesim bu. Bunun Londra’daki temsiliyeti ise Britanya Alevi Federasyonudur. Türkiye’deki devletçi ve tekçi zihniyetin en büyük mağdurlarından birisi olan Alevileri temsil eden bu kurumun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rengini belli etmemeye çalışması hepimizin kafasında acaba diye inanmak istemediğimiz bir soru işareti oluşturuyor. Peki neden böyle düşünüyoruz; Cumhurbaşkanlığı seçimleri için seçmen kayıt işlemlerini en çok yürüten, bunun için özel gündem oluşturan, toplantılar alan, toplumumuzun yoğun yaşadığı bölgelerde sandık kurulsun diye T.C büyükelçisi ile görüşme yapan, girdikleri her platformda bunu gündemleştiren Cemevi nasıl oluyor da bu süreçte sessiz-safsız kalıyor. Diğer sol örgütler gibi Boykot gibi bir düşüncesinin olmadığını da çok net biliyoruz, çünkü böyle bir niyetleri olsaydı seçmenleri kaydetmek için bu kadar olağanüstü bir çaba harcamazdı. Kaldı ki diğerleri boykotun gerekçesi olarak ‘devleti tümden red ettiklerini’ dile getiriyorlar, Cemevi’nin böyle bir derdi olmadığını da biliyoruz.

Bir inanç kurumu olduklarını, siyasi bir misyonlarının olmadığını, üyelerinin farklı siyasi görüşlerden geldiğini ve bu nedenle de cumhurbaşkanlığı adayları arasında bir tercih yapmayacaklarını söylüyor Cemevi yönetimi. Ancak bunun yeterli bir açıklama olmadığını kendileri de biliyor. Britanya Demokratik Güç Birliği Platformunun bir bileşeni olan Cemevi-BAF bugüne kadar ‘üyelerimiz farklı siyasi görüşlerden geliyor kaygısına kapılmadan’ sayısız siyasi açıklamanın altına imza atmıştır. Türkiye’de gelişen siyasi olaylara yönelik Cemevi’nin yaptığı siyasi açıklamalarla doludur Telgraf gazetesi sayfaları. Hatta birçok noktada Türkiye’de bulunan muhalif kurumlardan daha hızlı bir refleksle sürekli hareket etmişlerdir. Hal böyleyken siyasi bir kurum değiliz, inanç kurumuyuz demek yeterli bir gerekçe değil.

BAF-Cemevi yönetiminden anladığımız bir gerçek var. CHP, seçmen kaydı sürecinde Cemevinin yaşadığı heyecanı, Ekmeleddin’in ekmeğiyle kursaklarında bırakmıştır. Cemevi, Alevi katili MHP ve BBP’nin desteklediği Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek vermenin ne anlama geleceğini çok iyi biliyor. Maraş katliamında başrol oynayanların, devletin içinde örgütlenen MHP’nin gençlik yapılanması olan Ülkü ocakları olduğunu da biliyor. Madımak otelindeki yürekler iktidardaki yobaz zihniyet tarafından yakılırken, yangından kaçıp otelin yan tarafında bulunan BBP parti binasına kaçmak isteyen birçok kişi pencerelerden ve balkonlardan BBP’liler tarafından demir kalaslarla saldırıya uğramış ve BBP binasından ‘geberin pislikler’ diye naralar yükselmiştir. Hem Maraş hem de Sivas katliamında planlayıcı gücü olduğu bilinen derin devletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarı C-MHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından seçim çalışmaları kapsamında ziyaret edilmiştir. Bu yönlü söyleyeceğimiz sayısız örnek olsa da, mezar ziyareti-vefa borcu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sahip olduğu zihniyeti çok açık bir şekilde ifade ediyor.

Yerel bir radyoda dinlediğim BAF başkanı İsrafil Erbil, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı ile ilgili net bir tavır koysa da kurumsal düzeyde seçim sürecinde nasıl hareket edecekleri ile ilgili net bir tavır ortaya koyamadı. Bireysel olarak kime oy vereceksiniz sorusuna da ‘‘Büyük ihtimalle sandığa gitmeyecem, ama gidersem oyumu en yakın gördüğüm Demirtaş’a vereceğim. Ama Öcalan’ın ‘İslam kardeşliği’ vurgusu….’’ gibi belirsiz bir cevap verdi. İsrafil bey Alevi toplumu içerisinde beğenilen ve saygı duyulan bir kişidir, ve kendisi zaten daha çok bir siyasetçi gibi ön plana çıkmaktadır, bulunduğu pozisyon da ondan bunu istemektedir. Gerçek bir siyasetçiden istenilen de öncülük misyonunu her zaman oynamaktır, bu noktada farklı kaygılara kapılmadan olaylar karşısında net tavır koyabilmektir.

Cemevi kurumsal olarak ta bu noktada bir karar vermek ile karşı karşıyadır. Boykot ise boykot, Ekmeleddin ise Ekmeleddin, Demirtaş ise Demirtaş. Çünkü her kurum hitap ettiği topluluğa öncülük yapma, aydınlatma gibi bir misyona sahiptir. ‘‘Alevilik inancını ‘sapkınlık’ olarak gören bir zihniyete Alevi oy veremez demek’’ siyasete karışmak değil, aksine Alevilik inancına en büyük hizmettir.

İngiltere CHP temsilciliği ‘Hayallerimin Adayı kazansın diye değil, Kabuslarımın adayı kazanmasın diye seçime gidiyorum’ diyor. Bu slogan onların nasıl içler acısı bir durumda olduğunu da ortaya koyuyor. Bu sloganı dillendirmek ve inanmak ilke yoksunluğundan başka birşey ifade etmiyor. Alevinin kabusu Tayip değildir, kişi değildir, onun şahsında oluşan zihniyetin kendisidir, ve Ekmeleddin İhsanoğlu da malesef aynı zihniyetin mayasındandır… Bu zihniyet mahkum edilmedikçe Ekmeleddin gelmiş, Tayyip gelmiş hiç birşey fark etmeyecektir.

Bu yüzden HDP ve onun etrafındaki örgütler bu halkı seçeneksiz bırakmamıştır. Kimilerine göre gerçekçi olmayan bir hayal olsa da bu hayal halkın yüreğinde cevabını bulmuştur şimdiden. Selahattin Demirtaş’ın temsil ettiği zihniyetin cumhurbaşkanı seçilmesi kadar güzel bir duygu olamaz.

Ve seçimin sonucu her ne olursa olsun Selahattin Demirtaş’ın aldığı her oy bu yobaz zihniyete vurulan büyük bir darbe olacaktır.

Son olarak, bunları yazmamdaki amacın kesinlikle bir kuruma, hele hele Aleviliğin Hak ve Hakikat yolu olduğu bilinci ile çalışma yürüten Cemevine yol göstermek olmadığını belirtmek isterim.

 

Aras Ararat

 

CATEGORIES
TAGS
Share This