İNTİKAM

İNTİKAM

Mahir Amed


İntikam; Kötü bir davranış veya sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği veya işi. Kürtçe karşılığı Tolhıldan’dır.

İntikam ve cezalandırma fikri çocukça bir hayaldir. Dürüst olmak gerekirse, intikam diye bir şey yoktur. İntikam, güçsüz olduğunuzda ve güçsüz olduğunuz için gerçekleştirmek istediğiniz bir eylemdir: Güçsüzlük hissi ortadan kalktıktan hemen sonra o arzu da buharlaşır. (George Orwell)

Hayatımızda bizi intikam duygusuna ve eylemine götürecek bir sürü sebep üretebiliriz. Aşk acısı ve intikamı, dost acısı ve intikamı, ticari intikam, siyasi intikam, sınıfsal intikam, sosyal -dini intikam vs.

Her şey başlangıçta belki masum bir düşünce ve duyguyla, haklı olduğumuza inandığımız bir mantıkla yaşadığımız derin hüsranın acısını çıkartmak istemiyle başlar. Bu acıya karşı duyduğumuz öfke ve hayal kırıklığı o kadar derindir ki kendimizi bunun acısını çıkartmaya, intikamını almaya yavaş yavaş şartlandırırız. İntikam duygusu gittikçe derinleşir ve hırsla birleşerek bütün benliğimizi esir almaya başlar.

Masumiyetin yanında bir toyluk ve acemilik de vardır. Sadece intikam almaya odaklanmış ama bunu nasıl yapacağını henüz bilmemektedir. Bunun için yaşam tecrübelerinin derin olduğuna inandığı insanlara danışır ve onlardan öğütler almaya başlar. İlk öğüt; ”intikam için güç gerekir. Güç için de katı yürekli olmak gerekir. Kudretli ve etkili olmak gerekir. Kudretli olmak için de daha fazla güç gerekir.” Kafası karışır. Oysa sadece masum bir intikam almak istemektedir. Bir kere intikam aldımıydı acısının dineceğine ve tekrar iyi yürekli, yardımsever kişiliğine döneceğine inanmaktadır. Ama intikam için hangi yollara sapacağından, hangi ruh halleri sergileyeceğinden ve hangi şeytani düşünceler içine girip hangi cellatlarla işbirliği yapacağından henüz haberi yoktur. Daha çok şey öğrenecektir ama öğrendikçe nasıl biri haline geleceğinden zerre fikri yoktur. Onu zaman gösterecektir. İntikam duygusu tüm hücrelerimize siner ve benliğimizi esir alır. Hırsla bütünleşir ve bize akla hayale gelmeyecek kötülükleri yaptırmaya götürecek bir yola sokar. Beynimizdeki en küçücük sinir uçlarını bile harekete geçirecek şekilde bizi adeta transa sokar gibi bizi kendimizden geçirir ve bizde o güne kadar görülmeyen ve bilinmeyen başka bir kişiliği ortaya çıkartır. Tüm enerjimizi adeta bu duygudan alırız. Öylesine derin ve etkili bir duygudur.

İntikamın ancak güç sahibi olmakla alınabilineceğine inanınca, intikamı bir süreliğine derin dondurucuya koyup bu kez güç elde etmeye çalışırız. Gücü elde etmeye çalışırken farklı ilişkiler geliştirmeye çalışır ve farklı yollara saparız. Düşmanın düşmanı dostumdur mantığı devreye girer. Gücü elde bulunduranların gücünden istifade etmek için onlara yalakalık yapmaya, kendimizi onlara kullandırtmaya başlarız. O masum insan gider ve yerine ”amaca ulaşmak için her yol mübahtır” anlayışında canavar bir insan gelir. Komploculuk gelişir. Sadece intikam alınmak istenen insan veya insanlar zarar görmez, herkes zarar görmeye başlar. İntikamın amacına göre, cinayet, tecavüz, mala el koyma, çalma, katliam, soykırım, doğayı tahrip etme, yok etme vs insanlık suçları gelişir.

İntikamın karşıtı af etmektir. İntikam alınmak istenen kişi, af edilmek ve merhamet için bir talepte bulunmasa bile onu af edebilmek gerçek güçtür, bilgeliktir. Af etmek belki çok zordur ama iç huzuru ve barışı getirir. Onu dikkate almamak, önemsememek, değer vermemek ve onu o şekilde af edip hayatından çıkartmak, önüne, geleceğe bakmak o kişi veya kişilere verilebilecek en büyük ceza olabilir. Eskiler ”merhametten maraz doğar” derler. Doğrudur, aşırı merhametten maraz doğabilir ama ne olursa olsun insani duygularımızdan kopmamamız için yine de merhametli olmaktan vazgeçmemeliyiz.

Tecavüzcüleri, katilleri af edelim demiyorum ama bireysel cezalandırmaya gitmek yerine cezalarını yargıya ve toplumsal adalete bırakalım. Eğer yargı gereğini yerine getirmiyorsa, yargı çürümüş ise devleti ve sistemi değiştirmek için mücadele edelim. Gerekirse ilerici zoru devlete karşı kullanalım ama bunun için örgütlenmemiz ve örgütlü bir mücadele yürütmemiz lazım. İnsanlık düşmanlarına, egemen sınıflara ve onların işbirlikçilerine ve sömürgeci güçlere karşı yürütülen mücadele, verilen savaşı intikam ile karıştırmamak lazım. Baskıya ve zulme karşı, ezen ve sömüren güçlere karşı verilen savaş intikam değil, bir haktır. Hatta acıyı ve zulmü biz birey olarak yaşamasak bile başkalarının acısı ve kederi bizim de olmalı ve onu ortadan kaldırmak için onların mücadelesine ortak olmalıyız.

Kötülüğe karşı mücadele ile bir kötülükten intikam almayı bir biri ile karıştırmamalıyız. Kişisel acımız ve hayal kırıklıklarımız sonucu girişeceğimiz kişisel cezalandırma belki bazı duygularımızı tatmin edebilir ama beraberinde bizdeki bir çok insani özelliklerimizi de öldürebilir. Kötülüklere karşı, sadece kendi acımız diye değil, bizim acımız yoksa bile, durmak ve mücadele etmek gerekir ama bunu tüm yaşamımız boyunca ve örgütlü bir şekilde ve daha iyi ve güzel bir dünya perspektifi ile tüm canlılar ve doğa için yapmamız gerekir. Acılarımız bize toplumsal ve sınıfsal bir bilinç kazandırmalı ve tüm acıları sonlandırmaya yönelik bir amaca götürmelidir.

CATEGORIES
TAGS
Share This