On Telli Bağlama Londra’da

On Telli Bağlama Londra’da

Suna Alan

Yakın zamanda Londra’ya yerleşen Adıyaman doğumlu genç müzisyen Erdal Yapıcı çok yaygın olmayan on telli bağlamayı çalıyor, enstrüman yapıyor. Bir çok albüme destek vermiş, sayısız performanslarda sahne almış sanatçı Yapıcı rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği süresince bir çok çocuğun hayatına da müzikle dokunmuş. Sanatçı Erdal Yapıcı müziğin yaşamındaki gelişim seyrine dair gazetemizin sorularını yanıtladı.

 

Müziğe ilginiz ilk nasıl gelişti? Nasıl bir kültürel ortamda beslendi?

Doğduğum coğrafyanın imkanlara ulaşmadaki zorlukları ve Alevi kültürüyle büyümenin getirileri, bir çok müzik eğitimin veremeyeceği iyi bir altyapı oluşturmama vesile oldu diyebilirim. Şöyle ki, Alevi kültürüyle yoğurulmam sayesinde kulağımda zaten hep bağlama sesleri ve türküleri vardi. Adıyaman gibi bir yerde baskı hissetmeksizin müziğe ulaşabilme ve müziği yapabilme rahatlığı da vardı elbette ki.  

Açmak gerekirse; o dönemde, internetin olmadığı ve notalara veya eğitim kaynaklarına ulaşmanın çok zor olduğu 1995-2000 yıllarında, enstrüman çalmak veya öğrenmek cidden zor bir meseleydi. Öyle ki, çalan kişi sayısı zaten azdı, elinde imkan olan kişiler ise genelde bu imkanları kendilerine saklama eğilimindeydi. Bende de o dönemler yoğun bir bağlama sevdası vardı. Durum da böyle olunca, herşeyi kendi imkanlarımla yapmaya çalıştım. Saatlerce teyp başında oturup, kaseti ileri geri sarıp dinlediklerimi aynen çalmaya çalıştım. Kaç kaset ve teyp bozduğumu hatırlamıyorum gerçekten.

Hatta öyle ki; enstrümanım, çalıştığım kasetlerdeki sazın akordunu çekmediği için dinlediğim kısımları önce kulağımda sazımın akorduna transpoze edip o şekilde çalmaya çalışıyordum. Veya televizyona bir bağlama sanatçısı çıkmışsa izlediklerimi beynime kazıyıp sonra ona çalışıyordum. Bu sayede çalmak istediğim bir eserin yüzlerce versiyonunu çalışmış oldum ve farketmeden müzikte yordama gücümü geliştirmiş oldum. Bunun getirilerini şimdi daha iyi farkediyorum tabi. 

Müziğe profesyonel olarak ne zaman başladınız?

Müziğe bağlama çalarak başladım ama nedense çok daha öncesinden zaten enstrüman çalıyormuşum da bunu hatırlamam gerekiyormuş hissine kapılıyordum. O yüzden ne zaman başladığım sorusuna cidden cevap veremiyorum.

Bağlamadan sonra gitara başladım. Aslında daha iyi bağlama çalabilmek için gitara başladım ama daha sonra bunun gitara ciddi bir haksızlık olduğunu farkettim tabi.

Profesyonel olarak ise lise yıllarımda gitar dersi vererek başladım diyebilirim sanırım. Başlangıçta söylediğim gibi kendim çalışmaya başladım ve ciddi bir zaman ayırdım bu çalışmalarıma, ama tabi ki bu sürede dinlediğim kişiler hocalarım da olmuş oldu. Erdal Erzincan, Hasret Gültekin, Arif Sağ, Erkan Oğur sayabileceğim isimler arasındadır.

 

Çok yaygın olmayan on telli bağlamayı kullanıyorsunuz? Bu nasıl oldu?

Erkan Oğur’un çaldığı kopuz bir dönem oldukça ilgimi çekti (hala da öyle) ve Erkan Oğur Adıyaman’a konsere geldiğinde resmen kendisine yapıştım ve kopuzla ilgili bir çok bilgi ve akort sistemi aldım. Hatta sonrasında İstanbul yıllarımda da çokça görüştük kendisiyle. Üç telli kopuzla başladıktan sonra bu durum altı telliye ve nihayet Bach çalabilme sevdasıyla ön telliye dönüştü. Kapasitesi çok geniş olan bir enstrüman. Bir çok enstrümanın tınılarını duyabilirsiniz bu sazda. Her ne kadar üç tellinin yeri ayrı olsa da, on tellide muazzam bir doğaçlama, deneyleme, eşlik ve aynı zamanda solo çalabilme kapasitesi var. Kendimi çok rahat hissettiğim enstrümanlardan bir tanesidir.

 

Enstrüman imal ediyorsunuz? Nasıl başladınız?

Aslında aklımda hep olan bir şeydi enstrüman yapmak. Aklımda deli sorular vardı enstrümanlarla ilgili; şöyle yapsam ses nasıl çıkar veya şu enstrümanı şu şekilde yapabilir miyim gibi… Bunu hayata geçirebilmenin en doğru yolu ise enstrüman yapmaktı çünkü aklınızdakini başka birisine tüm ayrıntıları ile aktarabilmek pek mümkün değil, en doğru yol benim yapmamdı. Bir enstrümana başlamadan, öncelikle o enstrümanın tüm ayrıntılarını hayal ediyorum, nasıl bir sese sahip olabileceğini de. Bu çok büyük bir keyif aynı zamanda. Bu sayede çok farklı yapılar keşfettim gitar yapımında. Bir enstrümanı yapmaya başlamadan önce, o enstrümanla ilgili bütün bildiklerimi sıfırlamaya çalışıp baştan bir kodlama yapmaya çalışıyorum. Kuralları esnetmeyince veya değiştirmeyince farklı birşeyler çıkmıyor çünkü. O yüzden herşeyi bilmeye çalışıp sonra da hepsini unutmaya çalışıyorum. Bu sayede, özellikle de akustik gitarlarda çok farklı şeyler keşfettim ve sınırları zorlamaya başladım.

Sahne için de farklı tasarımlar yapıyorum ama bu işin biraz cambazlık kısmı, asıl mesele akustik enstrümanlarda.

Müzik ile profesyonel ilgilenirken, aynı zamanda rehber öğretmenlik yaptınız? Çocukların yaşamında müzik ile farkındalık yaratmanın önemini en çok siz bilirsiniz. 

Her iki alanın da birbirine ve bana katkısı çok oldu diyebilirim. Türkiye’de eğitim sistemi, müziğin ve genel olarak sanatın aksine hayal gücüne katkı sunmayan ve hayata bakan pencerelerimizi daraltan bir yapıya sahip maalesef. Oysa sanat eğitimine yeterince yer verilse ve bu eğitim işin ehillerine bırakılsa, şimdi çok daha farklı bir tabloya bakabiliyor olurduk bence. Gerçi bu treni köy enstitülerinden sonra kaçırdık muhtemelen. Her neyse, en azından kişisel olarak bir şeyler yapmaya çalıştım ve öğrenciler ile olan iletişimimde müziği kullanmaya çalıştım. Hem ben kazandım, görüşmelerim daha yapıcı geçti ve öğrencilerime daha kısa sürede ulaşabilmeyi başardım; hem de öğrencilerim kazandı, müziğe veya sanatın başka dallarına yönlendirebildiğim öğrencilerim oldu ve bence hayatlarına fazladan ve çok anlamlı bir pencere kazandırmış oldular.


Albüm çalışmalarınız oldu mu?

Çok kişinin albümüne enstrümanlarımla destek oldum ama inanın birçok albümü hatırlamıyorum, bazen kime çaldığımızı bilmediğimiz de oluyor çünkü. Gelişen teknoloji sayesinde kimse birbirini görmeden bir albümün tamamı hazırlanabiliyor. Tabi işin ruhunu tartışmaya açmıyorum bile. Sırf bu yüzden kendim için yaptığım iki albüm çalışmasında, hücum kayıt ve en az sayıda enstrüman kullanma yollarını tercih ettik. Bir çalışmada sevgili Özge Öz Erdoğan ile çalıştık ve sadece on telli bağlama ve ses kullandık. Diğer çalışmada ise sevgili Hakan Dedeler ile, on telli bağlama, tanbur ve ses kullandık. Aradığımız ruhu bulabilmek için kanal kayıt kullanmayıp hücum kayıt ve doğaçlama yollarını kullandık.


Şimdi Londra’da yaşıyorsunuz? Planlarınız nedir? 

Londra’da çok yeniyim henüz. Aklımda çok proje var ama önce şehri ve insanları tanımaya çalışıyorum. Hem sahne hem de atölye için projelerim var lakin şimdilik biraz zamana bırakıyorum, Londra’nın da İstanbul gibi özel bir ruhu olduğuna inanarak.

 

Erdal Yapıcı

Adıyaman doğumlu genç müzisyen, müziğe Adıyaman’da başladı. Ankara Hacettepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans eğitimi sürecinde müziğe dair yoğun çalışmalarda bulundu. Psikolojik danışman olarak çalışmaya başladığı İstanbul’da on telli bağlama çalarak çok sayıda performans sergiledi ve bir çok değerli müzisyen ile çalıştı. Aynı zamanda İstanbul’da enstrüman yapımına da başladı. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Türk Müziği yüksek lisansı eğitiminde tez aşamasındadır.

CATEGORIES
TAGS
Share This