Sancar: Demokrasi ve özgürlüğe yürüyeceğiz

Sancar: Demokrasi ve özgürlüğe yürüyeceğiz

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin “Demokratik Mücadele Programı” kapsamında geldiği Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi’ni (DTK) ziyaret ederek basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP milletvekilleri ve yöneticileri ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) temsilcileri katıldı.
Basın toplantısında DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, kısa bir konuşma yaptı. Öztürk, Kürt siyasetçilerine yönelik saldırılar ile Kürt halkının kazanımlarının ve iradesini yok etmenin amaçlandığını söyledi. Kürtlere yapılan saldırının sadece Kürt halkına değil, Türkiye halkları ve demokratlara yapıldığını belirtti.
SİYASİ DARBE
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise şu açıklamalarda bulundu: “Burada bulunmamızın temel amacı dayanışmadır. Sevgili arkadaşlarımız Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekillikleri düşürüldü, haksız ve hukuksuz bir şekilde temsiliyetleri ellerinden alındı. Ayrıca, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun da milletvekilliği düşürüldü. Bu işlemler halkın iradesini yok sayma anlamına geliyor. Bunu defalarca belirttik. Bunu bir siyasi darbe olarak görüyoruz, tıpkı kayyım uygulamaları gibi milletvekillerinin düşürülmesi de bir siyasi darbe operasyonudur. Darbeler sadece tank ve toplarla yapılmaz. Darbeler, yargı eliyle, iktidarın baskı yöntemleriyle de gerçekleşir. Bunlara siyasi darbe diyoruz. Bütün darbeciler ister tankla topla yönetime el koysunlar ister diğer yöntemleri kullansınlar, önce halkın iradesine yönelirler, halkın iradesini yok sayacak eylemler, işlemler yaparlar.
Uzak değil 12 Eylül’de ilk iş parlamentoyu kapatmaktır. Buna benzer uygulamalar 27 Mayıs’ta da yaşandı. Bütün darbeciler halkın iradesini bastırmak ve yok etmek için harekete geçerler. Siyasi darbe yapanlarda aynı şeyi uyguluyor, aynı yöntemi uyguluyorlar. Leyla Güven sadece Hakkari milletvekili değil DTK’nın da eşbaşkanıdır. Tarihi de geçmişi de onurlu mücadelelerle doludur. Her zaman dik durmuştur, her zaman demokrasi ve özgürlük için bedel ödemeyi göze alarak mücadelede kararlı bir şekilde davranmıştır. Leyla Güven’e ve yine DTK üyesi Farisoğulları’na yapılan bu operasyon aynı zamanda DTK’nin temsil ettiği misyona dönük de bir operasyondur.
AYRIMCILIK
Biliyorsunuz milletvekillikleri düşürüldüğü gününün gecesi Leyla Güven ve Farisoğulları gözaltına alındı. Daha geç saatlerde Enis Berberoğlu da gözaltına alındı ve o gece tutuklandılar. Leyla Güven’in daha önce yine haksız ve hukuksuz bir tutukluluk süreci vardır. Yürürlükteki kanunlara göre o tutukluluk süresinin şimdi kesinleşen cezadan düşülmesi mahsup edilmesi gerekiyor. Toplam yatması gereken süre bu durumda 2 buçuk ayı ancak buluyor. Bir gecede vekilliği düşüren, bir gecede gözaltı operasyonunu gerçekleştiren ve tutuklama kararını çıkaran odaklar kaç gündür mahsup işlemini gerçekleştiremiyor. Burada keyfiliği daha da derinleştiren bir yaklaşım söz konusudur. Ayrımcılığı gözlerimizin içine sokacak kadar açık hale getiren bir zihniyet söz konudur.
‘BASKILARA BOYUN EĞMEDİLER’
Daha önce de söyledim, Kürt oldunuz mu zaten ayrımcılığa her an maruz kalabilirsiniz; bir de HDP’li Kürt oldunuz mu bu ayrımcılığın her alanda katlanması artık Türkiye’nin normali haline gelmiştir. Ancak ne Kürtler ne HDP’liler bu baskılara boyun eğmediler, eğmeyecekler. Bizler hukuksuzluğa, adaletsizliğe ve zulme karşı dik durmaya devam edeceğiz. Demokratik siyaset mücadelesini büyüterek yürüteceğiz. Bu keyfi iktidarı, bu zalim uygulamaları, bu ayrımcı zihniyeti durduracak gücümüz vardır. Bunu yakın zamanda seçimlerde de gösterdik. 7 Haziran 2015, AKP’nin kurulduktan sonra ilk defa 13 yıllık geçmişinde mutlak çoğunluğu kaybettiği bir seçim olmuştur. 31 Mart yerel seçimlerinde de bu iktidarı durduracağımızı söylemiştik ve bunu başardık. Korkuları bundan. Bu iktidarı faşizan yöntemlerle otoriterliği pekiştirmek için her yolu kullanan bu iktidarı durdurabilecek en etkili güç HDP ve birlikte hareket ettiği tüm bileşenler ve kongrelerdir.
Kürt halkının kararlı mücadelesi demokrasi içindir, özgürlük içindir, eşitlik içindir ama aynı zamanda bütün bunların üst başlığı olarak bu mücadele bir haysiyet mücadelesidir. İradeye saldırı, bir halkın  iradesine saldırmak haysiyetine saldırmaktır. Bir halkın kimliğine saldırmak haysiyetine saldırmaktır. Ama Kürt halkı haysiyetini korumayı, haysiyeti için sonuna kadar mücadele etmeyi bilmiştir. Bu mücadeleyi sürdürecek inanca, azme ve kararlılığa sahiptir. Bizim bu konuda gücümüzden yana en ufak tereddütümüz yoktur. Halkımızın inancına ve kararlılığına güvenimiz tamdır.
GELİN BU GİDİŞATI BİRLİKTE DURDURALIM
Kendi gücümüzle özgürlük mücadelesini sonuna kadar sürdürebilecek birikimimiz, tecrübemiz ve inancımız vardır. Ama bu zulüm yönetimi sadece Kürtlerin meselesi değildir. Sadece HDP’nin meselesi değildir. Bu bütün Türkiye’nin meselesi olarak görülmeli ve bütün halklara yönelik bir saldırı olarak değerlendirilmelidir. Çağrılarımız bundandır. Bütün demokrasi güçlerine diyoruz ki gelin bu gidişatı birlikte durduralım. Gelin tabanda buluşalım. Dayanışmayı büyütelim. İlla her alanda yan yana iç içe geçmemiz gerekmiyor. Tercihimiz odur, olsa daha iyi olur.  Ama olmak zorunda değildir. Kendisini demokrasiden yana gören, adalet diye bir derdi olan herkes, her kurum, her siyasi parti, bulunduğu yerden bu tutumunu açıklıkla ortaya koyabilir. Demokrasiyi, adaleti ve özgürlüğü savunanlar, kendileri dışında birilerine yapılan haksızlığı, kendilerine yapılmış gibi görürlerse ancak inandırıcı olur.
HERKES İÇİN ÖZGÜRLÜK
Biz özgürlüğü herkes için istiyoruz, demokrasiyi bütün ülke için istiyoruz. Adaleti bu ülkede yaşayan her bir birey için istiyoruz. Bizim adalet, demokrasi ve özgürlük mücadelesinden ayrılmamız söz konusu olamaz. Bu konuda ürkek korkak ya da bilinçli olarak ayrımcı davranan herkes bu iktidarın ekmeğine yağ sürer. Sessizlik ve ürkeklik bu iktidarı daha da cesaretlendirir. Halklara ödeteceği bedeli daha da yükseltir. O nedenle gelin hep birlikte özgür geleceğe doğru yürüyelim.
Biliyorsunuz, 1 Haziran’da tutum belgemizi açıkladık. Onunla birlikte bir de Demokratik Mücadele Programı olduğunu söyledik. Demokratik Mücadele Programı da kapsamlı bir şekilde hazırladık. Amacımız şu, tutum belgesiyle Türkiye’deki bütün demokratlara, adaletten yana bütün kesimlere, bireylere, kurumlara ve partilere açık bir birliktelik müzakeresi çağrısı yaptık.
TOPLUMSAL KESİMLERE ÇAĞRI 
Yani bu gidişatı hangi çerçeveleri tartışarak, konuşarak durdurabiliriz, gelin bunu yapalım çağrısıydı bizimkisi.  Bu sadece siyasi partilere dönük bir ittifak çağrısı olarak yorumlanıyor eksik yorumlanıyor. Bizim ilk hedefimiz toplumun tümüdür. Toplumdaki her bir bireydir İkinci katmanda örgütlü toplum kesimleridir. Emek örgütleridir, meslek örgütleridir, derneklerdir, demokratik kitle kuruluşlarıdır. Elbette bu çağrı siyasi partilere de yapılmıştır. Seçimlerle ilgili ittifak tartışmaları, seçimler gündem geldiğinde açık ve dürüst bir şekilde yapılır. Bizim tercihimiz bu olacaktır. Ama oraya varmadan hepimizin yapması gereken çok şey var. O yapılması gereken çok şeye dair, bir diyalog bir müzelere çağrısı yaptık toplumsal kesimlerin hepsine. Bununla birlikte Demokratik Mücadele Programımız olacağını da vurgulamıştır. Bu programı da şimdi hayata geçiriyoruz.
Eş başkanlar olarak bizlerin pandemi sonrası ilk seyahatleri bu program çerçevesinde gerçekleşti. Pervin Buldan Eşbaşkanımız dün Iğdır’daydı. Biliyorsunuz Iğdır’a da kayyım atandı, belediyemiz gasp edildi. Oradan Kars’a geçti. Ben dün Batman’daydım. Pandeminin başlangıcında gasp edilen belediyemiz olduğu için oradan başlattık ziyaretimiz. Sonra Siirt’e geçtik ve şimdi de karşınızdayım. Gün boyu görüşmeler devam edecek.
Basın da en çok konu edilen ve biraz da suyu çıkarılacak şekilde tartışılan konuyu elbette açmakta fayda var. Çünkü bizim açıkladığımız çerçeve ne olursa olsun, öncelikle havuz medyası, yandaş basın onlara bakmıyor. Bizim açıklamalarımızı dikkate almıyor. Onlar istedikleri yandan bu konuyu güya tartışıyorlar.
DEMOKRASİYE VE ÖZGÜRLÜĞE YÜRÜYÜŞ  
Programımızın bütünü basın açıklamaları, halk buluşmaları, kurum ziyaretleri hepsinin ortak başlığı demokrasiye yürüyüştür. Bu programın esasıdır. Demokrasiye ve özgürlüğe yürüyüş programıdır. Bu bizim bundan sonraki aylarda yapacağımız faaliyetlerin hepsini de kapsamıyor. Bir aylık bir program çıkardık. Tutum Belgemiz de şartları dikkate alacak şekilde hazırlanmıştır. Yeni şartlar ortaya çıktığında yeni tutum belgeleri de elbette açıklanır. Bu bir ilk adımdır. Halkımızla buluşmak istiyoruz. Türkiye halklarının buluşmasını istiyoruz. Buna katkı sunacağını inandığımız demokratik mücadele yöntemlerini de hayata geçireceğiz. HDP demokratik siyaset zemininde kararalı mücadelesini sürdürecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Demokratik siyaset zemininin de dışında HDP hiçbir yerde olmayacaktır. Bizim varoluş zeminimizi demokratik siyasettir. Mücadele yöntemlerimiz meşru yöntemlerdir. Yürüyüş meselesini yeniden biraz açayım. Bizim planladığımız yürüyüş uzun mesafe güzergahları yürümek şeklinde değildir. İlk günden bunu MYK’mızda da netleştirmiştik. Belirli ölçülerde de duyurmuştuk.
ANKARA’DA BULUŞACAĞIZ
Şehirlerarası yollarda, yaya yürümek gibi bir metodumuz yoktur. Esas itibariyle seçilmişlerimiz bu yürüyüşe katılacaktır. İki koldan yapılacaktır. Seçilmişler derken de milletvekilleri, belediye meclis üyeleri, belediye eş başkanları ve il yöneticilerimiz. Elbette bu ekiplerimiz bulundukları şehirlerde halkla buluşacaktır. İki noktadan başlayacak, biri Edirne diğeri Hakkari. Ülkenin iki ucu. Ankara’da buluşacağımız son nokta. Edirne’de önceki dönemler eş başkanlığını yapan Selahattin Demirtaş cezaevinde. Hakkari ise Leyla Güven’in seçildiği il. Ben Hakkari’de başlangıçta bulunacağım. Pervin Buldan eş başkanımızda Edirne’den başlangıcı yapacak. Daha sonra araçlarla bir sonraki güzergaha gidecek belirlenmiş heyetlerimiz. O heyetler içerisinde eşbaşkanlar olmayacak. Bir sonraki şehire gittiklerinde halk buluşmaları yapacaklar, araçlarla gidecekler. Kurumlarla buluşacaklar; hem tutum belgemizi, tutum belgemizdeki çağrıları iletecekler hem de ortak demokratik mücadele zeminini güçlendirmek için çalışmalar yapacaklar. Şehirden şehire bu şekilde gelindikten sonra birkaç gün içinde Ankara’da bir buluşma gerçekleşecek. Ankara’daki buluşma salon ya da açık hava toplantısı şekilde olacak. Orada da seçilmişler ve yedi bölgenin temsilcileri yer alacak. Ankara’daki toplantıda da bütün bu süreç ile ilgili değerlendirmemizi toplumla, basınla, kamuoyuyla biz eş başkanlar paylaşacağız. Yürüyüş diye günlerdir televizyonlarda tartışılan programımız esas itibariyle budur. Ayrıntılar zaten paylaşılacaktır. HDP üzerinden provokasyon hazırlıkları yapanları uyarıyorum. HDP hiçbir provokasyona malzeme vermez, hiçbir provokasyona da gelmez. Güçlü demokratik mücadele birikimini en etkili şekilde değerlendirmesini bilecek bir demokratik olgunluğa sahiptir. Kim ki HDP üzerinden, Kürtler üzerinden toplumda yeni gergin ve kutuplaşma, yeni çatışma hatları örmeye çalışıyor buna en büyük engelin, buna karşı en güçlü duruşun HDP’den geleceğini bilmesi lazım. HDP bunlara izin vermez bunlara prim vermez ama demokratik mücadele konusunda Anayasal haklar, meşru demokratik haklarını kullanmaktan da vazgeçmez. Bu kadar baskı, keyfilik bunca faşizan uygulama varken HDP’nin sessiz kalmasını, HDP’nin hareketsiz kalmasını beklemek de haksızlık olur, yanlışlık olur. Biz tekrar ediyorum demokratik mücadele programımızı demokratik siyaset zemininde anayasal haklarımızı demokratik meşru yöntemleri kullanarak gerçekleştireceğiz. Bu bizim hem hakkımızdır hem de halklarımıza karşı görevimizdir. Demokratik tepkiyi bütün demokrasi çevrelerini birlikte örmesini istiyoruz. HDP’yi gayri meşru zeminde göstermeye çalışan iktidar çevrelerinin asıl hukuk dışı ve gayri meşru zeminde olduklarını da biliyoruz. Bizim duruşumuz onların yüzünü daha da açığa çıkaracak.
DEMOKRATİK ULUSAL BİRLİK
Darbe sözünü en çok muhalifleri itham etmek için, suçlamak için, karalamak için kullanan iktidardır, fakat her türlü darbeci yöntemi hiç tereddüt göstermeden uygulayan da bu iktidardır. O nedenle darbeci zihniyete darbeci uygulamalara karşı demokratik mücadele ruhunu geliştirdik bu program çerçevesinde çalışmalarımızı yürüteceğiz. Bütün demokratlara, adaletten yana bütün birey ve kuruluşlara, bütün vicdanlı çevrelere birlikte demokratik mücadele çağrımızı yineliyoruz. Burada da Diyarbakır’da yapacağımız görüşmeler arasında Kürdistani partilerle buluşma ve çeşitli kurumları ziyaret de var. Burada da en geniş ulusal ittifakı sağlama sorumluluğundayız çünkü bu faşizan uygulamaların asıl hedefi Kürt halkıdır, Kürt coğrafyasıdır. Buradaki baskılar bir halkın varoluşunu hedeflemektedir o nedenle Kürt halkının temsilcilerinin bu varoluşa yönelik saldırılara karşı demokratik ulusal ittifaklarını daha sıkı örme sorumluluğundadır. HDP’nin bu konudaki tutumu bellidir. Mümkün olan en geniş ittifakı gerçekleştirmek istiyoruz, bunun için elimizden gelen her türlü çabayı harcıyoruz, aynı sorumluluğu gösteren çok sayıda kurum ve parti var. Onlara da teşekkür ediyoruz. Bunu dışında kalan diğer çevrelere de bu çalışmalarda yer alma davetimizi de yineliyoruz. Gelin konuşarak, diyalogla buradaki demokratik ulusal birliği, ittifakı genişletelim. Konuşarak çözemeyeceğimiz bir meselemiz yoktur. Asıl meselemiz bu halkın varlığına yönelen ağır tehditlerdir. Asıl sorumluluğumuz bu tehditleri birlikte göğüslemektir.
GELECEĞİMİZ AYDINLIKTIR 
Tekrar ediyorum, HDP büyümektedir, büyüyerek yürümeye devam edecektir. Biz bu ülkede geleceği demokratik temelde, özgürlükçü bir şekilde kurma mücadelesinin temel gücü olduğumuza inanıyoruz. Türkiye’nin her tarafında bu büyümeyi güçlü siyasetle, güçlü mücadeleyle sürdüreceğiz ve başaracağız. Toplumsal dönüşümü de siyasal değişimi de özgürlükçü, demokratik eşitlikçi temelde gerçekleştirme mücadelemizin kısa zamanda sonuç alacağına da inancımız tamdır. Bu mesajımıza erişen herkesi de, bu mesajımızı duyan herkesin de aynı inancı hiçbir tereddüt duymadan taşımasını istiyoruz. 7 Haziran’dan beri söylüyoruz; mutlaka kazanacağız. Bundan şüphemiz yoktur. Zor bir yoldur, fakat demokrasi ve özgürlük de bu topraklarda kolay elde edilen şeyler değildir, bunun farkındayız. Çeşitli oyunlar tezgahlanıyor olabilir bunların farkındayız. Bizim en büyük gücümüz haklarımızdır. Onların inancı ve kararlı gücü. Halkların başta Kürt halkının bu destek ve kararlılığı devam ettikçe bu oyunları boşa çıkaracağımıza inanıyoruz. Önümüz açık, geleceğimiz aydınlıktır.”
HDP’Yİ KAPATMA TARTIŞMALARI
Gazetecilerin HDP’nin kapatılmasına dönük açıklamaları sorması üzerine Sancar, “İktidar yargıyı kontrol edebiliyor. Bunu biliyoruz. Bugün yargı iktidarın elinde, muhalefeti sindirme amacıyla kullanılan bir sopa haline gelmiştir. Eğer kapatma davası açmak bu siyasi iktidar için bir avantaj sağlayacaksa, bu kanaate varacaksa, herhalde yargıyı harekete geçirmesi zor olmaz. Bizim bu tartışmalara kulak astığımız yok. HDP’yi kapatma tehditleri ilk defa ortaya çıkmıyor. Son 5 yılda defalarca aynı tartışmalar yürütüldü. Aba altında sopalar gösterildi. Ne yaparlarsa yapsınlar, HDP demokratik siyaset zemininde bir milim sapmayacaktır. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın bunu da aşmayı başaracağız. Kapatılan her partiden sonra çok daha güçlü bir şekilde demokratik siyasette var olmuş bir geleneği temsil ediyoruz. Bizim bundan önceki partilerimizi bu şekilde hedef alan iktidarların hepsi çöküş çırpınışları dönemlerini yaşıyordular. Ve bugün o iktidarların hiçbirinin temsilcilerinin hiçbirinin esamesi okumuyor. Tarihin çöplüğüne gitmiştirler. HDP tasfiye etme planları, iktidarların zayıflıklarının zirve noktasında gündeme gelir. İktidarlar en zayıf oldukları noktada HDP’yi tasfiyeyi konuşmaya başlarlar ve kendileri tasfiye olurlar. Bizim tasfiye olmamız mümkün değil. Köklerimiz çok güçlüdür. Halkla bütünlüğümüz çok sağlam. O nedenle biz bu tehditleri ciddiye almıyoruz. Bu tehditlerin bizim çizgimizi ve mücadele programımızı etkilemesine elbette izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
Basın toplantısı “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganları ile sona erdi.
BASKIN VE GÖZALTILARA TEPKİ
Sancar, DTK’daki programının ardından HDP’li milletvekilleri ile birlikte Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni (MEBYA-DER) ziyaret etti. Burada konuşan Sancar, sabah saatlerinde TUAY-DER’e yapılan baskın ve yöneticilerinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Sancar, tutuklu yakınları ile dayanışma sağlayan ve mezarlıklara yönelik saldırıları gündemleştiren kurumların hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu söyleyerek, “Özellikle son zamanlarda mezarlara dönük saldırılar oluyor. Mezar saldırıları her türlü kötülüğü aşmış durumda. Hiçbir inanışta hiçbir dinde ölülere, hatıralarına mezarlarına saygısızlık yapılmaz saygısızlık kabul edilemez. Mezarlar bütün inançların ezelden beri ortak değeridir. Hiçbir gerekçe ile bu saldırıları haklı çıkarmak mümkün değil” dedi.
Sancar’ın Diyarbakır’daki ziyaretleri, Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ile devam etti. Sancar ve beraberindekiler, buradaki toplantının ardından Kürdistani ittifak partileri ile bir otelde toplantı düzenleyecek
CATEGORIES
TAGS
Share This