Sömürü çarkının bir dişlisi; ‘Bizim Esnaf’

Sömürü çarkının bir dişlisi; ‘Bizim Esnaf’

İbrahim Avcıl
Kürdistanlı ve Türkiyeli toplumların Britanya’ya yoğun göçü 1980’lerin sonunda başladı. Bu göç 1990’ları ilk yarsına kadar tüm hızıyla devam etti. Bu yeni hayata uyum sağlamamız elbette hiç kolay olmadı. Britanya’nın yeni ötekileri bizim toplum oluverdi. Kürdistanlı ve Türkiyeli toplumunun uyum sorunu yada entegrasyon sorunu bizim temel sorunumuz oldu. Pozitif anlamda entegre olmayı başaramayan, bu yeni ötekiler ayakta kalabilmek için küçük yada orta ölçekli esnaf olarak tutunmaya çalıştı. Bu esnaf geleneği berberden markete, kafeteryadan büfeye, toptan gıda sektöründen gastronomiye kadar geniş bir ticari alanda kendisini gösterdi. Ayrıca tüm hizmet sektöründe büyük bir başarıyı da yakalamış durumda. Bugün Britanya’nın hangi köşesine gidersek gidelim bizimkilere ait mutlaka bir esnaf görebiliriz. Başta gastronomi olmak üzere hizmet sektörünün büyük çoğunluğu Kürdistanlı ve Türkiyeli esnaflar tarafından gerçekleşiyor. Bu nedenle sayıları on binlerle ifade edilebilecek bir esnaf kitlesine sahip toplumumuz. Ekonomik olarak bu ticarethaneler güçlü bir topluluğa sahiptir. Bu ekonominin mutlaka bir çok avantajları söz konusudur.
Ancak avantajları olduğu kadar sömürü çarkının bir parçası olmaları bakımından da karşı çıkacak bir çok yanı vardır. Asıl görülmesi gereken yanı da burasıdır.Dünden bugüne bakıldığında işçi sınıfının, pozitif olarak yararlandığı bir çok hak geçmişte işçi sınıfın kan ve can pahasına bedeller ödeyerek kazandıkları haklardır. Sekiz saatlik iş gününden tutun da, hastalık izni, ücretli izin gibi bir çok hak işçi sınıfın haklı ve meşru mücadelesi ile kazanılmıştır. Bugün esnaflık yapan Kürdistanlı ve Türkiyelilerin büyük bir kısmı geçmişte ya kendisi işçilik yapmış ve az ücretten dolayı şikayetçi olmuş yada asgari ücret, hastalık izni ve ücretli izin gibi işçi sınıfının temel hakları için bir solcu yada sosyalist olarak mücadele etmiştir. Bu gerçekliğe rağmen bu esnaflar yanlarında çalıştırdıkları işçilere kendilerinin geçmişte talep ettikleri hakları sunuyor mu? Her ne kadar bu konu da resmi verileri sunacak istatiski bir araştırma olmasa da yaşadıklarımızdan ve çevremizde gördüklerimizden de anlaşıldığı üzere bu esnaflarımızın büyük bir kısmı işçilerini bu haklardan mahrum bırakmaktalar. Bu tartışmayı sürdürdüğümüz bir çok esnaf arkadaşımız “ama işçiler de kendilerini yarım gösterip (part time) devletten yardım alıyorlar” diyerek işçilerin haklarından çalmalarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
Oysa ki onlar da pekâla biliyorlar ki işçileri tam göstermelerinin işçilerin yardım haklarına olan etkisi kadar kendilerinin de bütçelerine etkisi var. İşçiyi yarım göstermekten kaynaklı işveren olarak ödemeleri gereken vergiden muaf kalmakla beraber, işletmelerin giderleri düşük olduğu için gelirini düşük gösterip KDV (VAT) ve gelir vergisi gibi bir çok vergide ödemeleri gerekenden daha az ödeyebiliyorlar. Yani “işçiler yarım gösterip yardım alıyorlar” savunmasının hiç bir haklı yanı olmuyor, olamaz. Bu ülkede zor koşullarda yaşayan bir çok göçmenin mağduriyetinden faydalanan binlerce esnaf söz konusudur. Örneğin Ankara Antlaşmalıların yasal statülerini kullanarak onları en zor koşullarda en düşük ücretlere çalıştıran yüzlerce esnaf var. Oysa ki bu esnaflar da bu antlaşma kapsamında burada olanların nasıl zor koşullarda olduklarını, çoğu zaman kazanmadıkları paranın vergisini kendi ceplerinden ödemek zorunda olduklarını, kiralarını ödemekte zorluk çektikleri için kalabalık evlerde oda paylaşmak zorunda olduklarını çok iyi biliyorlar. Bunu biliyorlar bilmesine de yasal olarak çalışan bir insana ödenmesi gereken ücretin çoğu zaman yarısından daha az ücret ödeyerek katmerleşmiş sömürü düzenini sürdürmenin bir parçası oluyorlar.
Yukarıda da belirtildiği gibi bunlardan bir kısmının da kendisini “solcu” esnaf olarak görmesi ayrıca üzücü ve düşündürücü bir durum. Aslında her şey de olduğu gibi bu durumda da öncülük yaparak bu çarkın sürekli olarak bu şekilde işveren lehine dönmesinin önüne geçebilecek durumlar söz konusu. Başta ilerici ve solcu olduğunu söyleyen esnaflar olmak üzere, ki bu söylediklerinde samimilerse eğer, bu konuda vicdan sahibi olanlar pekala bir araya gelerek yapacakları bir deklarasyon ile bundan sonra işçilerine yasal olan bütün hakları sunacaklarını ifade edebilirler. Emin olun bunun toplumsal bir karşılığı olacaktır. Bu deklarasyona imza atanları toplum destekleyecek ve dolayısı ile diğer esnaflar da bu örnekleri takip etmek durumunda olacaktır. En nihayetinde Burjuvazi’nin dahi işçi sınıfına vermek zorunda kaldığı hakları ilericiler olarak onlara vermek sadece yasal bir sorumluluk olmanın da ötesinde insani bir görevdir. En azından olaya insani ve vicdani bakanların bu görevi yerine getirmesi gerekir.
CATEGORIES
TAGS
Share This