Figen Yüksekdağ’ın yıktığı duvarlar

Figen Yüksekdağ’ın yıktığı duvarlar

Yanınızdan, içinizden birine ya da yolu son on yıldır öyle ya da böyle bir şekilde siyasetle kesişen birine, “Figen Yüksekdağ nasıl bir siyasetçi?” diye sorsanız, eminim çoğunuzun alacağı yanıt “Çok net bir siyasetçi” olur.

Zira çok etkili ve hareketli bir siyasetçi olarak tanıdık onu. Ama Figen Yüksekdağ nasıl bir şair diye sorsanız, yanıtsız kalma ihtimali hayli yüksek sorunuzun. Yani en azından Eylül ayının ilk günlerine kadar öyle.

Yüksekdağ, 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu. Geçtiğimiz günlerde “Yıkılacak Duvarlar” ismiyle şiir kitabı çıktı. Dört yıldır savunmalarını okuyorduk, şimdi şiirlerini okuyacak olmak önce tuhaf geldi biraz. Demin sorulardan ilkine şüphesiz benim de yanıtım aynı olurdu ki öyle de ama benim ikinci soruya da yanıtım var.

Figen Yüksekdağ, 2015’te Özgür Gün TV’ye programa katılmak için geldiğinde o sorunun yanıtını almıştım. Programa hazırlanırken yanında oturuyordum, bir ara notlarının arasında gözüme Ahmed Arif’in “Anadolu” şiiri ilişti. En sevdiği şiirlerdenmiş, programın sonunda okudu şiiri, çok da güzel okudu.

Yıllar sonra şiir kitabı çıkarması hem sevindirici hem de umut verici. Türkiye’de kızılca kıyametin ortasında siyaset yapan bir kadının yazacağı şiirleri merak etmemek elde değil doğrusu. Aldım ve bir solukta okudum klişesini burada kullanmanın tam da sırası sanırım. Çünkü gerçekten de bir solukta okudum.

Gayet sade ve doğal bir dili var kitabın. Ancak içeriği öyle sade, öyle yalın değil. Değil çünkü Figen Yüksekdağ aslında Türkiye’nin geçmiş on yılının şiirini yazmış. Yakın tarihte hem Türkiye toplumunun hem de tüm insanlığın hafızasını acıtan herkese, her şeye dokunmuş kalemi.

Berkin Elvan’ın kara gözlerini, Ali İsmail Korkmaz’a vurulan son tekmeyi, Tahir Elçi’nin tarihe düştüğü notu, Cemile Çağırga’nın soğuk bedenini ve Taybet İnan’ın yedi gününü ince ince dokumuş. Ankara Garı’ndaki cehennemi de unutmamış, Suruç’un tarihi değiştiren o sıcak yaz gününü de. Cizre’nin sokaklarını ve siyasetçiyken de şairken de hiç durmayan kadın katliamlarını da bir bir yazmış.

Kadınların; geleceklerinin önüne konan duvarların yıkılışını, özgürlüklerine ket vuran duvarların yıkılışını da yazmış.

Kısacası Figen Yüksekdağ unutmak istemediğimiz ama günlük hayatın hızına kapılıp unuttuklarımızı hatırlatıyor bizlere.

Hafızamızdaki unutkanlık duvarını yıkıyor aslında.

Kaynak : Gazete Karınca / Cuma Daş

CATEGORIES
TAGS
Share This