‘Sami Amca, Biz Bu Devleti Çok İyi Tanıyoruz’

‘Sami Amca, Biz Bu Devleti Çok İyi Tanıyoruz’

 

Tarihi kanla yazılmamış devlet hiç yoktur, kurarken de korurken de hep öldürür. Bir cinayet mekanizmasıdır devlet. Kendisine biat etmeyen herkesi ve her şeyi yok eden bir canavardır. Devlet dediğimiz şeyin bu genel karakteristik özelliklerinin yanı sıra Türkiye öyle bir devlet ki, her cinayet sonrası, her katliam sonrası katilleri tebrik eden akbabalar tarafından yönetildi tüm tarihi boyunca.

Dün İstanbul adliyesinde yaşanan olay kan dökülmeden çözülebilir miydi peki. Hayır çözülemezdi. Çünkü 24 yaşındaki Zonguldaklı DHKC militanı Şafak Yayla da, 28 yaşındaki Ardahanlı DHKC militanı Bahtiyar Doğruyol da, Siirtli devletin savcısı Mehmet Selim Kiraz da ve biz milyonlar da bu devleti çok iyi tanıyorduk. Ve tanıdığımız bu devlet o odadan kimsenin sağ çıkmaması için elinden geleni yapacaktı.

 

Çünkü, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’un ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile hiç kimsenin baş edemeyeceğini özellikle belirtmek istiyorum. Devletin savcısına, devletin görevlilerine nerede bir el kalkarsa, güvenlik birimlerimiz mutlaka o eli kıracaklardır.” sözlerini o kadar çok duyduk ki harfi harfine ezberledik. Devlete uzanan eller kırılır. Peki devletin nesine, neresine el kalkarsa o el kırılırdı, elin kalktığını devlet dediğimiz şey nasıl anlardı?

Hak, hukuk dediğin zaman, hesap sorduğun zaman, katil askeri ve polisine ‘katilsin sen’ dediğin zaman, hırsızsın dediği zaman… Bunları silahlı veya silahsız yap, hiç fark etmiyor. Yeter ki yap, devlet o zaman o eli kırıyor… hatta sadece el kırmakla da yetinmiyor…

Devletin başı olan Akbaba diğer katliamlarda yaptığı gibi yine eli kanlı cellatlarını tebrik ediyor; ‘‘Can siperhane odaya girerek, orada da gereğini yerine getirmiş oldular. Hepsini tebrik ediyorum’’… Hadi savcıyı kurtarmış olsalar, ‘başarılı bir operasyon’ diye tebrik ettiğini içimiz acıya acıya eyvallah derdik. E o da yok, tebrik ettiğin cellatların girmiş odaya ve üç tane Can almış, sen bunun nesini tebrik ediyorsun ey allahtan kormaz, kuldan utanmaz adam! Ama sonra düşününce adamın haklı olduğuna karar veriyorum. Çünkü ne o iki genç ne de kendi savcısı misqali zerre değer taşımıyordu. Önemli olan devletin kendisiydi, gücü ve iktidarıydı ve bunun uğruna tüm savcılar kurban edilirdi. Şayet o gençler silahını bırakıp teslim bile olmaya çalışsalardı bunu beceremezlerdi, ve sonuç değişmeyecekti…

Çünkü biz bu devleti iyi tanıyoruz. 2007’de Dağlıca’da PKK tarafından esir alınan 8 askerin serbest kalmasına bu partinin ADALET bakanı Mehmet Ali Şahin sevinememişti. Sözleri aynen şöyleydi; ‘Kurtulmuş olmalarından sevinç duymadım’… Çünkü aslolan devletti. 8 genç daha ölmüş bu akbabaların umurunda mıydı…

Hangi ideolojiden, hangi ideolojiden geldiği fark etmiyor. Sağcı da olsan, sözde solcu da olsan söz konusu DEVLET olduğunda tüm akarsular durur. Kılıçdaroğlunun CEHAPE’sinde durduğu gibi; ‘‘Şehit savcımızın eşine ve İstanbul Başsavcısı’na telefonda söylediğim gibi; yapılan saldırının hesabını sormak boynumuzun borcudur!’’ Senin boynun da, borcun da….

‘Sami amca biz bu devleti çok iyi tanıyoruz. Ölmemiz de, yaşamamız da onların elinde’ diyordu Şafak, Berkin’in babasına.. Çok basitti Şafak ve Bahtiyar’ın talebini yerine getirmek. ‘Belkin’i bu polisler vurdu’ diyeceklerdi sadece…

Ya, eylemciler ile oğlunun katilleri arasında kalan Sami amcanın çığlığı; ‘Bana aynı acıları yaşatmayın’ deyişi…

Eylemin doğru veya yalnışlığına katılır katılmazsınız, arkasında farklı komplo teorileri arar aramazsınız, bunlar uzun süre tartışılacak konular olacak. Ve birileri doğruluğunu, birileri de yalnışlığını savunacak hep, birileri de komplo teorilerini uzattıkça uzatacak.

Ama şu bir gerçek ki bu devleti iyi tanıyan bu gençler ölüme şarkılarla gittiği müddetçe hiçbir katil yatağında rahat uyuyamayacaktır….

Aras Ararat

TAGS
Share This