Dr. Marianna Charountaki: “ABD-Kürt ilişkileri belirli bir çerçeve içine yerleştirilemez”

Dr. Marianna Charountaki: “ABD-Kürt ilişkileri belirli bir çerçeve içine yerleştirilemez”

Marianna Charountaki, ABD dış politikası, Kürtler ve Orta Doğu üzerine araştırmalar yapan genç bir akademisyen. Charountaki, Atina’daki Panteion Sosyal ve Siyasal Bilimler Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra İngiltere’deki Sussex Üniversitesi’nde Uluslar arası ilişkiler konusunda yüksek lisans yaptı.


Hasan UŞAK

Exeter Üniversitesi Arap ve İslami Çalışmalar Enstitüsü’nde doktorasını tamamlayan Charountaki, doktora tezini genişleterek “ABD Dış Politikası ve Kürtler; 1945’den İtibaren Orta Doğu’da Uluslar arası İlişkiler” başlığıyla kitaplaştırdı. Yakın bir zamanda Kurmanci ve Sorani lehçeleri ile Kürtçeye de kazandırılacak kitap ABD ve Kürtler, devletler ve devlet olmayan güçler arasındaki etkileşimi mercek altına alıyor. Marianna Charountaki ile ABD’nin dış politikası ve bunun Kürtlere yansıma biçimini konuştuk.

— ABD politikasının Kürtlerle ilişkisini araştırmayı seçmene ne yol açtı?

Kürt çalışmaları son zamanlarda gelişmeye başlasa da, hala şaşırtıcı bir şekilde mevcut literatürde konunun deneysel ve teorik sonuçlarına işaret eden çok az çalışma var. Bu akademik ilgi yokluğu Kürtleri ve onların sorunlarını analizin merkezine oturtan disiplinler arası politik yaklaşımın yokluğu ile devletler ve yeni ortaya çıkan devlet-dışı aktörler arasındaki etkileşimin oynadığı role ilişkin uluslararası ilişkiler literatüründeki şaşırtıcı ihmal birleşince durum daha da ciddileşiyor. Bu durumda, ABD dış politikası ile Kürtler arasındaki bağlantıyı derinliğine çalışmanın bu sorunlara işaret etmekte faydalı olabileceği açıkça gözükmektedir ve bu özel çalışmayı gerçekleştirmenin de güçlü bir nedenidir. Şaşırtıcı bir şekilde Kürtler ile bölgesel ve uluslararası politika arasında bağlantı olarak ele alınan Kürt konusu şimdiye kadar fiili öneminin gerektirdiği akademik ilgiyi çekmemiştir. Fakat Irak’taki gelişmeler, süre giden Kürdistan İşçi Partisi (PKK) meselesi ve son olarak Suriye’de Kürt sorununun tekrar gündeme gelmesi dünyaya Kürtlerin Orta doğu politikasındaki önemini hatırlattı.

— ABD’nin sadece bir Kürt politikası mı var yoksa dört farklı Kürt politikası mı var?

Kürtlerin parçalı bir yapıya sahip olması Kürtlere uygulanan politikaların da farklı olmasına neden oluyor, ancak bu tek başına ABD’nin farklı politikalarının izahatı olamaz. ABD’nin başlı başına birleşik bir Orta Doğu politikası olmaması önemli bir faktörüdür. Bu, ABD’nin kendi ulusal çıkarlarını yansıtan Amerikan gündeminin dayattığı genel Orta Doğu politikasının bir parçası olarak negatif, tarafsız veya pozitif bir Kürt politikasına ya da Kürt politikalarına sahip olabileceğini anlamayı kolaylaştırır. ABD- Kürt ilişkileri, ABD’nin bölge devletleri ile ilişkisi, bölge devletlerinin güçlendirilmesi, Kürtlerin ve bölge devletlerinin iç gelişmeleri ve ABD ‘ulusal çıkarları’ olmak üzere 4 parametre tarafından belirlene gelmişlerdir. Fakat uzun vadede, ABD’nin Kürt politikaları daha çok uluslararası ve bölgesel gelişmelere ve bunların ABD ulusal çıkarına nasıl yansıyacağına bağlı gözükmektedir.

Şimdiye kadar bu genel kural idi, fakat dikkat çeken bir istisna var. O da ABD’nin Kürdistan Bölge Yönetimi’ne yönelik politikasıdır. Burada ABD’nin özel bir Kürt politikasının işlediğini görürüz. Bu farklı yaklaşımı ABD’nin Irak Kürtleri ile 21. yüzyılda yakın ilişkide olmayı zorunlu kılan, istikrarlı ve birleşik bir Irak’ı ayakta tutma ihtiyacı yarattı. Bu nedenle Irak federal yönetim modeli çerçevesi içinde ele alınmasına rağmen, çok açık olarak ABD’nin Kürdistan Bölge Yönetimini Saddam sonrası dönemde kendi başına bir varlık olarak ele alan yaklaşımı, açıklanmamış resmi ABD Kürt politikası olarak ortaya çıktı.

—ABD’nin izlediği Kürt politikasının ana kriterleri nelerdir?

ABD’nin Kürt politikası Amerikan dış politikasının bölgede ABD’nin ‘ulusal çıkarlarının’ kolaylaştırılması bağlamında incelenmelidir.
Bu nedenle, ABD’nin bölgesel devlet ve devlet olmayan aktörlere yönelik oryantasyonu daha geniş çerçevede ABD’nin Ortadoğu dış politikası tarafından belirlenir ki, bu da ABD ‘ulusal çıkarlarını’ yansıtır. Dış faktörlerin etkisi olsa da, ABD’nin bölgesel devlet ve devlet olmayan aktörlere yönelik dış politikası öncelikli olarak ABD ‘ulusal çıkarlarına’ bağlıdır. ABD dış politikalarına şekil veren unsur ABD’nin askeri güvenliğini sağlamak için kendi lehine bölgesel güç dengesini sağlayarak bölgesel istikrar ile birlikte ekonomik ve jeostratejik varlıklarını korumaktır.

—PKK, ABD’nin Türkiye’deki Kürt politikasını etkiledi mi?

PKK’nın Kürt sorununu gündeme taşıması ABD dış politikasının da yeniden bir değerlendirme yapmasına neden oldu. ABD, Türkiye’de ilk defa açıkça Kürt sorununa müdahale isteğini 1999 yılında Kenya’da PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasında rol oynayarak göstermiştir. Aynı zamanda ABD’nin PKK liderini yakalama ve Türkiye’ye teslim etme planı ABD’nin Türkiye’nin Kürt sorununda yeni bir döneme tekabül etti ve farklı etnik kimlikli vatandaşlar olarak Kürtlerin insan hakları ve kültürel özgürlüklerini desteklemesinin de başlangıcı olmuştur.

—ABD’nin bölgedeki ülkeler ile olan ilişkileri ABD’nin Kürtlere ilişkin dış politikasını nasıl etkiliyor?

ABD politikaları bölgesel devletlerde olduğu gibi uluslararası güçler üzerinden doğrudan veya dolaylı, açık veya gizli olarak Kürt davasına yapılan müdahaleci politikalara bağlı olarak gelişmektedir. Ayrıca, Kürtler arasındaki uluslararası ilişkilerde bağlayıcı bir faktör olan Kürt sorununun karmaşıklığı, ABD ve bölgesel güçler Kürt sorununun problemli olarak yansıtılan doğasından açıkça sorumludur. Bölge ülkeleri ile ABD ilişkileri, tersi olarak ABD-Kürt ilişkileri ile orantılıdır, çünkü Kürtler, ulusal ideolojiler ve bölgesel ve uluslararası güçlerin çıkarlarınca ‘köşeye sıkışmışlardır.’ Aynı zamanda bölgeler arası etkileşimlerde hem kendi aralarında ve hem de ABD ile ilişkilerinde Kürt politikalarını belirlemektedirler.

Yakın zamana kadar, ABD’nin Türkiye’de ordunun rolünü, Suriye ve İran rejimlerinin milliyetçi söylemlerini desteklemesi ve ABD’nin bölgesel çıkarlarını özellikle bölgesel aktörler aracılığıyla öncelik vermesi, bölgesel ev sahibi ülkeleri ile ABD ilişkilerinin ABD-Kürt ilişkilerinin durumu açısından yukarıda da belirtilen argümanlara ek katkıda bulunan faktörler olmuştur.

ABD-Kürt ilişkileri herhangi belirli bir çerçeveye konulamamaktadır. Irak Kürtleri ile ABD ilişkileri, Irak rejimi ile ABD arasındaki düşmanca ilişkiler temelinde başlatılmış olsa da bu örneğin Suriye’deki Kürtler açısından ABD ile Alevi rejim arasındaki soğuk ilişkiye rağmen henüz aynı durumu arz etmemektedir. Hatta ABD-İran ilişkilerine rağmen, İran’ın Kürt sorunun da pek bir gelişme kaydetmedi. Aynı şekilde, Türk-Amerikan ilişkileri de Türkiye’nin Kürt sorununda herhangi bir gelişme yaşanmasını engellemiştir. Uzun vadede ABD’nin Kürt politikaları, uluslararası ve bölgesel gelişmelere bağlı olacak gibi görünmektedir.

TAGS
Share This