Gizli Mahkemeler ile Gizli Adalet?

Gizli Mahkemeler ile Gizli Adalet?

Bu haftaki yazımı Haziran 2013’te yürürlüğe giren Adalet ve Güvenlik Yasası’nın sonucu olan gizli mahkemelere ayırdım. Burada aslında sorulması gereken temel soru adaletin gizli olup olmayacağıdır. Gizli kapılar ardında halk ve daha da önemlisi davacıya açık olmayan duruşmalarda adalete güven olabilir mi? Yeni Yasa’nın çarpıcı yanlarından birisi ‘de kapsamıdır. Nitekim, yasa sivillerin devlete veya devlet yetkisi olan herhangi bir kişi veya kuruluşa karşı açtığı davalarda ancak geçerlidir.

 

Yeni yasada aslında “gizli mahkeme” diye bir durum mevcut değildir. Mahkeme aslında alışkın olduğumuz mahkemelerdir. Gizli olan duruşmadaki özel prosedürlerdir. Buna göre yeni Yasa’nın 6’ıncı maddesine göre kapalı materyal prosedürü anlamına gelen “Closed Material Procedures” ile taraflardan biri, ki bu pratikte yüzde yüz durumlarda davacı olan sivil kişi olacağından hiç bir şüphe yok. Bu prosedüre göre söz konusu davacı davanın ya bir parçası yada tümünde yer alamayacaktır. Bu bağlamda devlet adına davalık olan taraf ve savunma avukatları duruşmada yer alabileceklerdir. Davacı kişi ve avukatı ise;

  1. Duruşmalarda yer alamayacaklardır;
  2. Devlet’in savunma olarak kullandığı ve ulusal tehdit içeriği olarak gördüğü materyal ve delileri göremeyecektir;
  3. Devlet’in savunmasını bilemez;
  4. Söz konusu gizli delileri veya devletin savunmasını çürütecek delil sunamaz; ve
  5. Hakimin gizlilik içinde vardığı kanaatlerin ve verdiği kararları bilemez.

Kapalı kapılar ardında mahkemeler kurulması ve bu mahkemelerde ‘gizli kanıt’ kullanılarak yargılama yapılmasının İngiltere adalet sisteminin kara deliklerinden birine dönüştüğünü aşinadır. Bu tür uygulamalar aslında yeni değil. Bu bağlamda, yoğun eleştirilere rağmen 1997 yılından  bu yana sürdürüldüğünü hatırlatmak doğru olacaktır. Yukarıda bahsettiğim yeni 2013 yasası mevcut duruma sadece biraz daha düzen getirmiştir.

Böylesi delil veya prosedürlerin kullanımının ve yaygınlaşmasının mahkemelerin giderek itibar kaybetmesine de yol açabileceğini gibi bu türden yargılamalar ve gizli delil kullanımı adalet duygusuna tümüyle ters düşmekte olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu tür delil veya prosedürlerin ilk etapta daha çok “ulusal güvenliğe” tehdit sayılan “terör” eylemi davalarında kullanılması söz konusuydu. Yani daha çok ağır ceza davalarında kullanılması öngörülüyordu. Fakat yeni yasada görüldüğü gibi son dönemde kullanımı giderek yaygınlaştırılmaktadır. Öyle ki artık neredeyse hukukun her alanında böylesi delil veya prosedürlerin kullanımı konusunda örnekler mevcut. Örneğin, sivil hukuk alanı dediğimiz göçmenlik ya da işçi-işveren davalarında da kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır.

Burada aslında sorun olan hükümetin sınırları nerede başlayıp nerede bittiği belirsiz ‘ulusal güvenlik’ gibi bir gerekçeye sığınarak bu tür yasalar çıkarıyor olmasıdır. Pratikte, mahkemelerde gizli delil kullanmak insan hakları hukuku açısından ciddi sakıncalar içeriyor. Bu tür davalarda elde bulunup da önemli delil sayılan gizli evrak veya materyaller savunmaya verilmeyebiliyor. Ayrıca gizli tanık kullanımı ve sanık için “özel” avukat tayin edilmesi de hukuk mantığına aykırı. Bu tür davalarda özel yaşam hakkını ihlal eden telefon dinlenmeleri veya ortam dilenmesinden oluşturulan delillerin kullanımı; duruşmaların medya veya sanıktan gizli tutulması gibi uygulamalar ise adaletin tecelli etmesini engelleyen temel unsurların başında geliyor. Öncelikle bu yolla elde edilmiş delillerin hukuki anlamda bir güvenirliği yok. Çünkü bu tür deliller karşısında savunma makamının sorgulama olanağı ya da araştırma yapma olanağı mevcut değil. Bu durum kamuyu temsil eden iddia makamına (savcılığa) avantaj, sanığı temsil eden savunma makamına ise dezavantaj sağladığı için adil yargılama olanağını ortadan kaldırıyor.

Oysa hukukun en temel ilkelerinden birisi ‘Silahların Eşitliği (equality of arms) ilkesidir. Yani taraflardan birisi yargılamada diğerinden daha donanımlı ise adil yargılama gerçekleşmemiş demektir.

Gizli delil veya prosedürlerin kullanımının demokrasi kültürüne de aykırı olduğu kesindir. Demokratik toplumlarda seçmenin yasa ve hukuk yapma yetkisini Parlamentoya verdiğini, dolayısıyla seçmenin hukukun açık ve şeffaf bir şekilde işlediğini görme hakkı var. Bu anlamda gizli yargılama demokrasinin temel ilkelerine de aykırıdır.

Av.Ali Has

av.alihas@gmail.com

CATEGORIES
Share This