Yeni Anti-Terör Yasaları – Artı ve Eksileri

Yeni Anti-Terör Yasaları – Artı ve Eksileri

Bu hafta artı ve eksileri ile yeni anti-terör yasaları hakkında yazmak istedim. Bilindiği gibi yeni anti-terör yasası son dönemde artan İSİD tehditi ile daha da yoğun bir tartışma konusu haline gelmiştir. Bununla birlikte, yaşama evresinden geçip resmi yasa olma yolu daha da hızlandırılmış durumda. Nitekim yasanın detayları medya ile paylaşılmaya başlanmış bulunmakta.

Geçen hafta bu konu ile ilgili yine bu gazeteye verdiğim yazılı bir demeçte de belirttiğim üzere, yeni yasada aslında “yeni suç”tan ziyade daha çok yeni tedbir ve önlem mekanizması bulunmakta. “Yeni suç”tan kastım yasada yeni kriminal suç sayılacak bir düzenleme yok aslında. Bunun yerine mevcut anti-terör yasaları, yani 2001 ve 2005 anti-terör yasalarını daha güçlendirecek yeni tedbir ve önlemler oluşturulmuştur. Yeni düzenlemede bulunması öngörülen okul, kolej ve üniversite ve internette bulunan sosyal medya şirketlerine bilgi paylaşımı için yeni yasal yükümlülükler, bahsettiğim tedbir ve önlem konusunun bariz bir örneğidir. Peki yeni yasada bulunan düzenlemelerin artı ve eksileri nelerdir?

Şüphesiz yeni yasal tedbir ve önlemlerin İSİD gibi insanlık suçu işleyen bir yapıya endeksli olması, aklı selim olan her insan için artı bir güvence kaynağı olacaktır. Bu durum İSİD gibi örgütlerin sınır tanımaması ve dolayısıyla yurt dışında yaptıklarını lokal bir düzeyde de tekrarlama ve yayma ihtimaline karşı tedbir ve önlemleri daha da önemli kılıyor. Bu bağlamda, haberlerden takip ettiğimiz üzere son üç/dört ayda neredeyse 50’ye yakın şüpheli, terör suçu işleme hazırlığında tutuklanmış durumdadır. Yine şüphesiz bu tur tutuklamaların İSİD gibi örgütlerin artan faaliyetleri ile paralel yükselmesi sürpriz değildir.

 

Peki bu önlemler ne pahasına yapılmaktadır?

2001 ve 2005 yasalarında da olduğu gibi mevcut tartışılan yeni yasal düzenlemelerin en önemli darbesi, insan hak ve özgürlüklerine yönelik olacak gibi görünmekte. Bu bağlamda, yeni düzenlemeler doğrultusunda yukarıda da belirttiğim gibi okul, kolej ve üniversitelerin olası şüpheli öğrenci ve durumlar konusunda polise/yetkililere bilgi aktarma yükümlülüğü aslında çok tartışılacak bir konu. Bu durum söz konusu kurumları bir nevi güvenlikçi (polis/istihbaratçı) rolüne bürünmelerine, anlamına gelmekle birlikte, söz konusu kurum ve öğrenciler arasındaki gizlilik ilkesini ve güven duygusunu zedeleyebilecek durumda. Burada tabi ki aynı zamanda kişinin özgürce fikirlerini ifade etme hakkı da tehlike altında. Taktir edileceği gibi özelikle kolej ve üniversite ortamları özgür ifade ve tartışmalar ile kişisel gelişimin en önemli halkalarından biridir. Bunu özgürce yapamayacak bir toplum yaratılırsa çok daha başka sorunlar ile karşılaşılabilinir. Aynı zamanda sosyal medya dediğimiz internet ortamlarında paylaşılan materyallerden ötürü yine bu tur siteleri yürüten şirket sahiplerine benzeri bir bilgi verme yükümlülüğü, özgür ifade sınırlarını zorlayan bir düzenleme olma ihtimalini taşımaktadır.

İSİD gibi insanlık suçu işleyen örgütlerin, yani olumsuzlukların en üç noktası dediğimiz durumlar karşında, maalesef sürekli hak ve özgürlükler bir nebze daha zedelenir. Yeni düzenlemeler de bu trend den geri kalmamaktadır. Buradaki asıl tehlike ise bu tur yasaların sürekliliğidir. Yani İSİD gibi örgütlerin genelde ömrü çok olmaz, fakat bu tur yasalar sürekliliğini korur ve dolayısıyla toplumun özgürlük hissiyatına kalıcı bir darbe niteliğindedir. Bu yasaların süreklilik doğası tabi ki asıl hedef veya tehdit ortadan kalkınca devamlılığını koruduğundan, ilerde oldukça masum durumlar için de kullanılabilecek bir silah haline gelebilme ihtimali tabi ki yine toplumsal hak ve özgürlükler açısından tehlike arz etmektedir. Bu bağlamda, özellikle 2001’den sonra uluslararası terörle mücadele ittifakına baktığımızda, bu tur yasaların aynı zamanda devletler arasındaki ilişkileri ve diplomatik faaliyetlerini pekiştirmek amaçlı kullanılan araçlar haline geldiğini bilmekteyiz. Nitekim, herhangi bir şekilde uluslararası tehdit niteliği taşımayan Kürt Özgürlük Mücadelesinin 2001’den sonra bahsettiğim yasalar doğrultusunda uluslararası terörle mücadele ittifakı tarafından terörize edilmesi bunun en somut örneklerinden birisidir. Bu örnekten bildiğimiz gibi Türkiye ve İngiltere arasında bu konuda bir çok pazarlıklar gerçekleşmiş ve gerek ekonomik gerekse de stratejik ittifaklarından ötürü Kürtlerin masum hak talepleri bu türden yasalar ile bastırılmış durumdadır. Dolayısıyla yeni yasal düzenlemelerin de yine aynı şekilde kullanılmayacağını düşünmemek mümkün değil sanırım.

CATEGORIES
Share This