Suriye Bataklığında Bir UMUT: Rojava

Suriye Bataklığında Bir UMUT: Rojava

14 ypg6

“Dayê ji min re çîrokekê vebêje,

Bila tê de evîn hebe

Bila tê de şoreş hebe

Dayê ji min re çîroka Rojava vebêje”

ALAETTİN SİNAYİÇ/Telgraf-Londra

Kobane direnişi 86’ıncı günü geride bırakırken tüm dünya, çocukluk kentlerini destansı kahramanlıklarla koruyan YPG-YPJ’li gençleri konuşurken, Telgraf gazetesi olarak kısa bir süre önce ziyaret ettiğimiz Rojava’nın Cezire kantonundaki izlenimlerimizi telgraf okuyucuları için yazdık.

21.Yüzyıl ve sonrası yaşanacak devrimlerin temel ilham kaynağı: ROJAVA

Yüzyılların baskı ve zulüm mağduru olan Kürtlerin, sistemden demokratik duruşlarıyla öç aldıkları Rojava’da, edindiğim izlenimleri anlatmadan önce Suriye’deki genel duruma ve Kürtlerin yaşadıklarına biraz göz atalım.

1639 yılında Kürdistan topraklarının Osmanlılar ve Safeviler arasında paylaşıldığı Kasr-i şirin antlaşmasıyla beraber, Kürdistan üzerinden kara bulutlar dağılmak bilmedi. Sykes-Picot ve Lozan antlaşmalarıyla beraber Kürdistan toprakları işgalci devletler arasında paylaştırılmaya devam edildi.

Rojava, 1900’lerden 1946’ya kadar Fransız mandası bünyesindeydi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’nın Suriye’den çekilmesiyle beraber Suriye Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Ne Fransız mandası döneminde, ne de Suriye’nin bağımsızlığıyla Kürtlerin hakları ve statüsü açısından hiç bir şey değişmedi, aksine günden güne zulüm ve baskı arttı.

1950’lerle beraber Suriye devleti, Kürtlere yönelik saldırılar başlatarak, Kürtçeyi yasaklayıp, baskı, zulüm, asimilasyon dönemini başlatmış oldu. 1957’de Amude sinemasında 250 Kürt çocuğunun yakılması zulüm zincirinin en acımasız halkalarından birisi oldu. 1962 yılında, 200 binden fazla Kürt, yabancı kabul edilerek vatandaşlık hakkı ellerinden alındı. Bu kanunla birlikte artık yüzbinlerce Kürt, kimliksiz bir şekilde tüm haklarından yoksun, hiçbir yere ait olmadan yaşamaya başladı. 1973’te çıkarılan kanunla da Suriye rejimi, kardeş rejim olan Türkiye’yi takip ederek, tüm köy, belde, kasaba ve şehirlerin isimlerini değiştirip Araplaştırdı. Bununla da yetinmeyen rejim, üç büyük Kürt şehrini (Qamişlo, Kobane, Afrin) birbirinden koparmak için yüzlerce Kürt köyünü Kürtlerden temizleyerek yerine Arapları yerleştirdi.

Qamişlo

Qamişlo

Arap baharı dedikleri sert ve kanlı bir kış

Wael İbrahim, diğer bilinen adıyla Abu Meryem:

Halep’in Bustan Al Qasr kasabasında Cuma gösterilerini organize eden bir kamyon şoförü. Şarkılarla başlayan başkaldırıda kardeşiyle beraber rejime karşı Cuma gösterilerini örgütledi. Kısa bir sürede başkaldırının sembol isimleri haline geldi. Rejim tarafından tutuklandı, işkenceden geçirildi. Serbest kaldıktan sonra kaldığı yerden devam etti ama bu sefer şarkılar yerini silah seslerine bırakmıştı. Ebu Meryem pes etmedi, bu sefer de özgür Suriye ordusu üyeleri tarafından gözaltına alındı, işkence gördü. Ama Ebu Meryem yine pes etmedi, gerçekten Suriye devrimine inanmıştı ve onun tek amacı Suriye’nin Esad diktatörlüğünden kurtarılıp demokratikleştirilmesiydi. Bunu isterken, şunu da haykırmayı ihmal etmiyordu: ‘‘Kimsenin devrimimizi çalmasına izin vermeyeceğiz’’. Özgür Suriye Ordusu’ndan (Öso) sonra, Nisan 2013’te, Daiş üyeleri tarafından gözaltına alındı ve bir daha kendisinden haber alınamadı…

Ebu Meryem’in hikayesini anlatmamın nedeni ‘Arap baharı’, ‘Suriye devrimi’ gibi aldatma tanımlamaların nasıl bir noktada olduğunu bize iyi göstermesidir.

Suriye’de şarkılarla, sloganlarla başlayan rejim karşıtı başkaldırı kısa bir süreçte yerini kuralsız, vahşi ve kanlı bir iç savaşa bıraktı. Batılı güçlerin masa başında hazırladığı ve uygulamaya çalıştığı projelerin hiçbiri tutmadı, teoride uzlaşılan hiçbir karar pratikte gerçekleşmedi. Mevcut kaos ortamı ve farklı hesapları olan ülkelerin silah ve para akışı yüzlerce silahlı grup ortaya çıkardı. Ve devamında Suriye’ye felaket ve çöküş hakim oldu. Suriye nüfusunun yarısından fazlasına tekabül eden 10 milyonun üzerinde insan yerinden göç etmek zorunda kaldı. Bunların bir bölümü Suriye sınırları içerisinde farklı bölgelere kaçarken, diğer bölümü de Suriye’nin komşu ülkelerine kaçtı. Mevcut karanlık ve kaos ortamında doğru bir bilgi almak zor olsa da, Londra merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü verilerine göre, ölenlerin sayısının 300 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. Ölümlere o kadar çok alıştırıldık ki yaşamını yitiren insanların sayısı bize basit bir matematiksel rakam gibi gözüküyor artık. Geldiğimiz en tehlikeli nokta da bu olmalı.

Arap baharının en kanlı halkalarından birisi olan Suriye’de çözümsüzlük, kanlı çatışmalar, vahşet en ağır bir şekilde devam ederken, Rojava’da bir yandan saldırılara karşı amansız bir direniş veriliyor, bir yandan da tüm Ortadoğu’ya çözüm modeli olabilecek bir sistem inşa ediliyor.

Süryani Askeri Birlik

Suriye bataklığında bir UMUT: Rojava

2011 baharında, Suriye’de olaylar başlayınca Kürtler de çok daha önce başladıkları hazırlıklarına hız verdiler. Suriye karışmaya başlayıp cellatlar şehirlerde kendisi gibi olmayanlara ölüm dağıtırken Kürtler kendi topraklarını ve bu topraklarda yaşayan halkları korumak adına tarihi bir direniş başlattılar. Kürtler, ne diktatöryal iktidarını korumaya çalışan Esad’ın, ne de her biri sırtlarını başka ülkelere yaslayan dinci, cihatçı, selefi örgütlerin yanında yer almayarak, Temmuz 2012’de Kürt kentlerinin kontrolünü bir bir ele geçirdiler. Son olarak Ocak 2014’te, Rojava olarak tanımladığımız, Batı Kürdistan topraklarında özerklik ilan ederek kendi sistemlerini inşa süreci başlattılar.

Teorisine aşina olduğum sistemin pratikleşme sürecine şahit olma yolculuğu

Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin ilk paragrafının; ‘‘Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, öz savunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz.’’, olduğu topraklara yolculuğum başladığında teoride bildiklerimin pratiğini görme heyecanı sarmıştı beni.

Simelka Sınır Kapısı

Simelka Sınır Kapısı

Peşxabur-Simelka sınır kapısı en anlamsız ve en zor kapı

Güney Kürdistan tarafında Peşxabur, Rojava tarafında ise ismi Simelka. Kürdistan’ın parçalanmışlığının, parçalar arasında yarattığı uzaklaşmanın en amansız ve acı örneğidir bu sınır kapısı. Emperyalistlerin çizdiği sınırların her iki tarafında şuan Kürtler hakim olsa da, emperyalistler döneminden daha ağır ve daha sağlam bir şekilde korunuyor şu anda. Arada sadece delice akan Dicle nehri var. Dicle nehri Kürdistan’ı ayırmak için değil hayat vermek için olsa da, maalesef şu an Kürdistan’ın parçalanmışlığının simgesi durumunda.

Birçok engelleme ve sıkıntıya rağmen 6 saatlik bir bekleyiş ve birçok dostu devreye koyduktan sonra Rojava’ya geçiş izni alabildim. İngiltere vizesine ilk başvurduğumdaki durumdan çok daha zorlamalı bir şekilde aldığım geçiş izninden sonra 20 kulaç mesafesi olan Dicle nehrini geçmek için küçük feribota bindik. Feribota bindiğimde bile hala geri çevrilme korkusu vardı. Kelekten inip yeşil üniformalı Rojava asayişini gördüğümde derin nefes aldım, sanki mayınlı bir araziden geçmiş kadar tüm hücrelerim rahatlamıştı. Kürdistan’ın bir parçasından diğer bir parçasına bu kadar zorlu geçmek… Bu konuyu ayrıca bir yazıda değerlendirmeye çalışacağım.

Cezire kantonundaki ziyaretimde Qamişlo, Derik, Amude, Gırke Lege, Rimelan, Dirbesiye ve Serekaniye kentlerini dolaşma fırsatı buldum. YPG-YPJ birliklerini, Asayiş, Mala Gel (Halkevleri), dil, kültür, basın gibi birçok kurumu ziyaret ettim. İki gün boyunca Derik’te bulunan ve 7 bin civarında Şengalli Ezidi’nin kaldığı Newroz mülteci kampında kaldım.

Rojava bir yandan kendisini amansız saldırılara karşı korumaya çalışırken, bir yandan da kendi sistemini inşa ediyor. Eski alışkınlıkların, alıştırılmışlıkların, farklılıkların ve savaşın ortasında tüm zorluklara rağmen demokratik özerk sistemin inşa süreci büyük bir mesafe kat etmiş.

2

Açlıkla terbiye etme politikası

Rojava’nın kontrolü ele alındığından bu yana dört taraflı çetin bir ambargo uygulanmakta. Hem Türkiye, hem Güney Kürdistan’ın sınırlarını kapatması ortak bir politikanın ürünü olarak ortaya çıktı. Bugün halen bu ambargo devam ediyor. Son Duhok antlaşmasından sonra Güney Kürdistan ile çok cüzi bir ticaret başlamış olsa da halen kapı bir nevi kapalı konumdadır. Simelka/Peşxabur kapısında gözlemlediğim kadarıyla Rojava’dan Güney Kürdistan’a sadece küçük baş hayvan gidiyor. Bunun dışından kapalı sayılır. İnsan geçişlerine de özel durumlar (heyet, gazeteci (Türkiye Kürdü dışında!), hasta) dışında tamamen kapalı. Tabi ki ambargonun belli bir amacı vardı, bu da Kürtlerin çok yabancı olmadığı bir politikaydı. Kürtleri açlıkla terbiye etmeyi düşünenler, birçok noktada olduğu gibi, yine yanıldılar. Ambargo çok büyük sıkıntılar yaşatmaya devam etse de bunun üzerinden bir irade kırılması beklemek yanlış bir okuma olacaktır.

Ambargodan kaynaklı bazı ürünler çok fazla pahalı. Zor koşullarda sınırlardan kaçak bir şekilde geçirilmesi ve bazı tüccarların mallarını yerine ulaştırıncaya kadar 4-5 tane farklı gücün kontrolünden geçirip, her birine vergi ödemesi fiyatların artmasının altındaki en büyük neden. Her şeye rağmen şehir merkezlerinde (Derik, Qamişlo, Amude, Girke Lege, Rımelan, Dirbesiye, Serekaniye) hayat devam ediyor. Cafeler, lokantalar, dükkanlar açık. Doktorların sayısı azalmış olsa da hastaneler, özel muayeneler açık. Düğünler, son Kobane direnişi ile beraber sessiz yapılsa, da devam ediyor.

Yaşamını Yitiren YPG-YPJ’liler

Yaşamını Yitiren YPG-YPJ’liler

YPG-YPJ bin kilometrelik cephede Daiş’e karşı

Daiş’e komşu yaklaşık bin kilometreyi bulan cepheyi YPG-YPJ koruyor. Bin kilometre az buz bir rakam değil. Profesyonel devlet ordularının zorlanacağı büyüklükte bir cepheyi Daiş gibi barbar bir örgüte karşı korumak o kadar kolay bir şey değil. Keleş ve çok az sayıda doçka ile bu sınırı koruyabilmek bir tek, YPG-YPJ gibi iradeli ve inançlı bir gücün üstesinden gelebileceği bir durum. Son Kobane direnişiyle beraber tüm dünyanın hayretle ve bir yanıyla hayranlıkla baktığı bu gençler o cephelerde sessiz destanlar yazıyor. YPG’nin içerisinde çok sayıda Arap savaşçının yanında, bünyesinde özerk bir tarzda örgütlenen ve tamamen genç erkeklerden oluşan 500 kişilik bir Süryani Askeri Meclisi var.

Asayiş birliği mezuniyet töreni-Serekaniye

Asayiş birliği mezuniyet töreni-Serekaniye

Asayiş güçleri hem şehirler arası hem şehir içi güvenliği sağlıyor

Yeşil üniformalı Asayiş güçleri kentler arasında hemen hemen her yarım saat başı bir kontrol noktası oluşturmuş. Çetelerin özellikle intihar saldırılarına karşı çok yoğun güvenlik önlemleri alınmış durumda. Şehir içlerindeki güvenlik te yine bu güçler tarafından yapılıyor. Asayiş güçleri mahkeme kararı olmadan olağanüstü durumlar dışında gözaltı veya baskın yapamıyor. Asayiş’in en çok zorlandığı nokta ise, Kürdün bir Kürt tarafından gözaltına alınmasını tahammül edemeyişi…

Akşamları ise tüm kentlerde, her sokakta halk silahıyla kendi güvenliğini sağlıyor. Mala Gel’e bağlı olan bu güvenlik komiteleri sabaha kadar sokakları koruyor. Olağan üstü bir durumda ise Asayiş güçleri çağrılıyor.

Dil eğitim kurumu-Qamişlo

Dil eğitim kurumu-Qamişlo

Rojava devriminin örgütleyici ve motor gücü TEV-DEM

Enerejisini ve gücünü PKK felsefesinden alan Tevgera Civaka Demokratik (Demokratik Toplum Hareketi), Rojava devriminin temel örgütleyici ve besleyici gücü. Eğitimden güvenliğe, ekonomiden sosyal yaşama, ekolojiden kültür sanata kadar yaşamın tüm alanlarında kurumların kurulup yaşamı örgütlemesine öncülük eden Tev-Dem, Rojava devriminin yaratıcısı aynı zamanda. Ekonomi, sosyal, güvenlik, eğitim, kentsel hizmet, adalet, ve diğer tüm konular Mala Gel’in örgütlediği komünler tarafından yürütülüyor.

Cezire kantonundaki kentlerde iki tane belediye var. Rejimin belediyesi ve halkın belediyesi. En büyük hizmet şuan halk belediyeleri tarafından veriliyor. Belediyeler Mala Gel meclisleri tarafından denetleniyor. Mahallenin ve mahallelinin özel hizmet ihtiyaçları Mala Gel’de tartışıldıktan sonra belediyeye gidiyor.

Elektrik sorunu büyük jeneratörlerle çözülmüş durumda. Normal elektrik günde en çok 3-4 saat vardır, geri kalanı hep jeneratörlerden temin ediliyor. Mahallelere büyük jeneratörler kurulmuş, bazıları özel, bazıları da Halk Meclislerine bağlı.

İletişim ise şimdilik hem Türkiye hatları hem de Suriye hatları üzerinden sağlanıyor.

Serekaniye

Serekaniye

Kobane direnişine ilham olan Serekaniye

Kobane direnişinden önce Serekaniye’de verilen mücadele dünya devrimcilerine ilham veren bir durumdaydı. Tabii, Kobane’deki destansı direniş, Serekaniye direnişini ikinci plana koydu. Sokak sokak, ev ev çatışmaların yaşandığı bir kent. Çatışmalar evlerin içine kadar girmiş. Özellikle batı tarafındaki binaların hepsi delik deşik durumda. Evlerin içlerinde kurşun izi olmayan tek santim kalmamış. Serekaniyelilerin hepsi çatışmalardan hemen sonra evlerine geri dönmüşler. Çeteler ele geçirdikleri yerleşim yerlerini aynı zamanda talan ederler. O yüzden dönen aileler delik deşik olmuş bomboş, tek eşyanın kalmadığı evlerde yaşam savaşı veriyorlar.

Dünya halklarının Rojava’dan öğreneceği çok şey var…

CATEGORIES
TAGS
Share This