Kıbrıs’ta Barış Arayışları- 2

Kıbrıs’ta Barış Arayışları- 2

KKTC Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ve görüşmeci heyeti üyesi Barış Burcu ile Kıbrıs’ta barış arayışları süreci ile ilgili tarihsel sürece ve şuanda müzakerelerin ne yönde devam ettiği konusunda gazetemizin sorularını yanıtladı.

Kıbrıs’ta barış arayışları- 2 2

Reportaj-Fotoğraf: Erem Kansoy

Uzun yıllardır Kıbrıs adasındaki bölünmüşlük ve sınırların kaldırılması adına devam eden barış görüşmeleri ve müzakerelerde ne noktaya gelindiği merak konusu. Ateşlerin yandığı ve kan gölüne dönen Ortadoğu, gündemi uzun süredir meşgul ederken Kıbrıs’ında stratejik olarak Ortadoğu’ya açılan bir kapı ve batılı güçler için Akdeniz’de bir savaş gemisi olduğu gerçeği göz ardımı ediliyor. Kıbrıs Türk toplumu cumhurbaşkanlığı seçiminde bu sefer sol kökenli bir adayı başa getirerek müzakerelere ivme kazandırmaya çalışırken, garantör ülke Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya karşı ve Kıbrıs meselesine yönelik tutumu ne yönde. Ana vatan- Yavru vatan atışması, müzakere süreci, anlaşılan yada anlaşmaya varılmayan konu başlıkları Türkiye devletinin Kıbrıs politikasına dair daha bir çok konuyu ele aldığımız ve KKTC devleti Cumhurbaşkanı sözcüsü Barış Burcu ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı her hafta bir bölüm olmak üzere yayınlayacağız.

Telgraf: Yönetim ve güç paylaşımı konularında, müzakerelerde iki tarafın uzlaşıları var diyebilirmiyiz..

Burcu: Yönetim ve güç paylaşımı konusunda matematiksel hesabım doğrumu bilemiyorum ama yüzde 85 oranında uzlaşıya varıldığını söyleyebilirim. Geriye kalan yüzde 15’lik konunun da aslında pek çoğunun, karşılıklı hoşgörü ve anlayışlarla büyük oranda uzlaşı sağlandı fakat son kertede kağğıt üzerinde anlaşmaların imzalandığını söyleyemem.

Telgraf: görüşmelerde ne gibi konuları tartışıyorsunuz

Burcu: Görüşme sürecinde vardığımız noktalar ve uzlaşılar ile ilgili gizlilik ilkesinden dolayı dışarıya bilgi veremiyoruz. Fakat e gibi konular konuştuğumuzu ne gibi konularda sonuç ürettiğimizi paylaşabiliriz. Mesela yönetim ve güç başlığı altında 20 tane kağıt ürettiğimizi vurgulamıştım, bunların her birinin de içinde kendi başıkları var. Mesela federal yönetimin nasıl olacağı, başkanlık sistemimi yoksa parlamenter sistemimi olacak yoksa ikisinin karması bir yönetimmi olacak.

Başkan kim olacak, bir rotasyon olacak mı başkanlar arasında, örneğin bizim pozisyonumuz bir rotasyon olması gerektiği yönündedir, her zaman bir Rum’un kurulacak federasyonun cumhurbaşkanı olması doğru birşey değildir çünkü 11 şubat belgesinde belirtilen eşitlik temelinde bir federasyon kurulacak algısına terstir. Birde, başkanlıkmı parlamenter sistem mi olacak tartışması aslında yürütmenin yapısına belirleyecek, çünkü varılacak anlaşmaya göre başkanlık sistemi kurulabilir yada bakanlar kurulu kurulabilir. Bunları tartışıyoruz.

Yine yasama ile ilgili konuşacak olursam, genellikle federasyonlarda iki meclis vardır, bir üst meclis birde alt meclis. Örneğin üst meclisi seçecek seçmen yapısı ne olacak, al meclisi seçecek seçmenler ne olacak, AB birliğindeki seçmen yapısı ne olacak sorularına cevaplar arrıyoruz, tabiki çeştli seçmen yapıları oluşturulacaktır fakat kalıcı ve net bir çözüm adına oldukça detaylı tartışmalara giriyoruz. Üst meclisteki kompozisyon ne olacak, ne kadar Türk ne kadar Rum olacak, ayni şekilde alt meclisin de ve bunların karar alma mekanizmaları nasıl olacak konularınıda tartışıyoruz. Üst mecliste bir tıkanıklık olursa, bu tıkanıklığı açma mekanizması ne olacak, hatta iki meclis arasında da yaşanabilecek bir tıkanıklık nasıl çözümlenecek gibi konular.

Bahs ettiğim 20 kağıttan yine bir örnek verecek olursam, yargı. Yargı konusu çok önemli. Federal bir yargı mekanizmasının çalışma alanları ne olacak, yüksek seçim kurulu gibi davranabilecekmi, yada anayasa mahkemesi gibi davrana bilecekmi, yada islah mahkemesi gibi davranabilecekmi hususlarını tartışıyoruz, her bir davanın başkanlığını yapacak ve O başkanın nasıl seçileceğini de tartışıyoruz. Her zaman bir Türk yada her zaman 1 rum olamayacağına göre bunların nasıl seçileceğinide konuşuyoruz. Karar alma mekanizmaları bu mahkemelerde nasıl çalışacak, yargıçların atanması dahi ince detay bir konudur. Bir anlaşma sonrasında ilk yargıçların atama usulü olması gerekebilir ve bu atamalar nasıl yapılacak konularını görüşüyoruz.

Telgraf: Çözüm sürecinin olumlu yönde bir ivme kazandığını söyleyebilirmiyiz ve bu gün yoğun olarak devam eden müzakerelerde TC devletinin dışardan veya içerden herhangi bir etkisi varmı, varsa nedir?

Burcu: çözüm süreci daha önceki dönemlere kıyasla olumlu yönde bir hız kazanmıştır doğrudur. Çok samimiyetle söyleyebilirim ki evet TC’nin pozitif bir etkisi var, yapmış olduğumuz üst düzey yetkililer ile görüşmelerimizde olumlu neticeler çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret ettik O da bizi ziyaret etti, ayni şekilde Sn. Davutoğlu ile de görüşmelerimiz oldu ve daha bir çok yetkili ile görüştük. Tüm bu ziyaretlerde ortaya konulan samimi konuşma ortamları içerisinde Kıbrıs sorununun adil bir çözüme kavuşması için bize destek çıkmaktadırlar. Bu sadece bizim TC yetkilileri ile yapılan toplantılarda değil, dünya devletleri dahi destek vermektedir. Bizlerin hem teknik hem mali hemde iki liderin oluşturduğu politik iradeye evrensel bir irade desteğine ihtiyacımız oldu.

Kıbrıs’ta barış arayışları- 2 1

Telgraf: Erdoğan’ın en son Kıbrıs’ın Kuzeyine 20 Temmuz’da gerçekleştirmiş olduğu ziyarette ‘anavatansız bir çözüm mümkün değildir’! daha öncede anavatan-yavru vatan krizide yaşanmıştı, bu noktada TC devletinin müzakerler ile ilişkisi anne yavru ilişkisimi yoksa Kıbrıs Türküne özgürlük sağlayacak bir yöndemidir?

Burcu: Bunu iki farklı düzlemde değerlendirmeliyiz. Birincisi ana yavru ilişkisi düzelemi, bu zaten Sn Akıncı’nın başa geldiği dönemde oldukça yoğun geçen bir tartışmaydı, farklı algılar farklı değerlendirmeler olabilir, biz artık Kıbrıs Türk toplumunun kendi ayakları üstünde durup ve tabiki Türkiye ile de iştisare içerisinde kendini yönetebileceği olgunluğa erişmesini istiyoruz. Başkanımızın ifade ettiği kardeşlik ilişkisi bu yöndedir. Tayyip Bey bunu ana yavru ilişkisine yorumlamış olabilir bu kendi yorumu ve düşüncesidir. Fakat TC devleti içinde bir çok yetkili de bu kardeşlik ilişkisinin yerinde olduğunu ana yavru mentalitesinden kurtulunması gerektiği yönünde de açıklamalarda buunmuşlardı. Yaşanan ana vatan yavru vatan krizi yıllara dayalı, kelimelerin kullanımına dayalı jargonla alakalı idi ve O konu aşıldı. Şuanda öyle bir tartışma yok.

İkinci düzelenmde bunun değerlendirmesini yapacak olursam Türkiye olmadan çözüm olmaz diyebilirim. 1960 da kurgulanan Kıbrıs yapısı Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarının imzasını taşıyor. Uluslar arası anlaşmaların doğası gereği bütün imzacı tarafların yeni kurulacak bir düzene onay vermesini gerektiriyor. Sadece TC için geçerli değil tüm imzacılar tüm taraflar için geçerlidir. Bütün tarafların onaylamadığı bir değişiklik Kıbrıs’ta söz konusu olamaz.

Telgraf: Beş imzalı bu yapıya, uluslar arası platformda ve siyasette bakıldığı zaman Türk silahlı Kuvetlerinin Kıbrıs’a işkalci durumuna düştüğünü görüyoruz. Bizlere, uluslar arası düzeyde, Kıbrısta bulunan Türk askerinin drumunu birde siz anlatırmısınız..

Burcu: TSK’nin adadaki varlığı bir gerçektir doğrudur. Hangi sebeple burada oldukları da bir gerçektir. Adada uzun süredir ve fazla sayıyla duruşları ile ilgili olumsuz siyasi yorumlar gelebilir. Bu doğaldır. Birleşmiş milletler kayıtlarına bakıldığında yabancı askerlerin arındırılması yönünde ve silahsızlanma yönünde maddeler bulunsada, TSK’yı şuanda BM düzeyinde işkalci konumuna düşürecek bir madde yada yasa bulamazsınız. Bunun sebebide, BM genel kurulu nezninde TSK’nın Kıbrıs’ta bulunmasını işkalci olarak uluslararası hukukta nitelendirmemesidir. Ayrıca BM asker bulundurmanında biran önce değiştirlmesi taraftarı.

Telgraf: Kıbrıs coğrafi konumu itibari ile Türkiye için Akdenizde bir bir gemi… Birleşmiş Milletler ve Kıbrıs yönetimlerinin Türkiyenin Kıbrıs’ta asker bulundurmasını nasıl değerlendireceksiniz.

Burcu: Tesbitiniz doğrudur fakat eksik yönüde şudur ki Kıbrıs sadece Türkiye için staratejik bir konumda değildir, her devlet için ayi önemi taşır. Süveyş kanalının açılmasının ardından Kıbrıs’ın büyük strateji yükselmesi oldu, o tarihten buyana Kıbrıs bu sıkıntıyı yaşıyor. Hele şimdi enerji kaynaklarınında bulunması ile onu dahada stratejik yaptı. Ayrıca yeni gelişen bir durumda var ki, doğu Akdenizdeki coğrafyaya bakıldığında Afrika’nın kuzeyinden tutunda, Irak,Suriye, Msır, Lübnan, Türkiye’nin güneyi bütün buraları kaynıyor. Akdenizin içinde bir sorun olan ama çok şükür kan akmayan belli bir demokratik olgunluğa gelmiş bir ada var. Bu adada iyi bir örnek yaratmak müümkündür, bu kaynayan denizi soğutmaya yarayan küçük bir buz parçası gibi düşünün Kıbrıs’ta yeni bir ortam yaratmak herkesin menfaatına olabilir. Ayrıca sizin bahsettiğiniz stratejik konularda yeni iş birlikleri ortaya çıkabilir. Uzlaşmış bir Kıbrıs’ta enerrji kaynaklarının İsrail ve Mısır’ın da enerji kaynakları ile birlikte Türkiye üstünden Avrup’ya sevkiyatı çok önemli bir gelişme olabilir. Kıbrıs üzerindeki Türkiye’nin çıkarları Avrupa, İsrail ve Mısır’ın da çıkarları ile örtüşme potansiyeli de taşıyor.

Telgraf: Kıbrıs’ta mal-mülk sorunu için çözüm ne şekilde aranmaktadır?

Burcu: Mülkiyet sorunumuz dördüncü başlığımızdır. Mülkiyette 3 ana ara başlık var. Birincisi etkilenmiş mülklerin kategorileri: Etkilenmiş bir malı biz incelediğimizde kategorisini belirlememiz gerekiyor. Şuana adar 22 kategori belirledik. Birkaç örnek vercek olursam, önümüze bir tapu geldiğinde bakıyoruz bu birisine verildimi, tahsis edildimi, eğer edilmemişse bu ayrı bir kategori. İkinci kategori ise istimlak edilen bir mülk mü, diyelim ki devletlerin kullanması amaçlı istimlak edilmiştir o zaman bu mülk halka tahsis edilenler kategorisindedir. Veya yeni orman alanları açılıyor, buralarda bazı tarlalar mülkü olan taralalar var, o zaman bu ormanlaştırılan bir alana düşen mülk kategorisine girer. Yada bir ev düşünün bir Rum’un evi ve burada şuanda bir Türk yaşıyor, bu terk edilen mülkün içindeki Türk’te hangi sebeple o evde kalıyor ve güneyde bir mal bıraktımı, eşdeğercimi, bu da bir kategoridir. Bu ve buna benzer toplam 22 kategoride anlaştık diyebilirim.

İkinci başlık ise bu malların ne olacağına kimin karar vereceği ile ilgili. İade, takas veya tazminat mı olacağına kim karar verecek. Bunun anlaşmasınıda yaptık, buna göre çözüm ile birlikte özel bir yapı kurulacak bu yapıyada mğlkiyet komisyonu diyoruz, eşit sayıda Türk ve Rum’dan oluşacak. Ve 2 sene içinde bu yapı ile mülkiyet sorununu aşmayı planlıyoruz. Günümüzde artık uluslarrası hukukta kendi istemi dışında uzun yıllar kendi malı olmayan topraklarda yaşayanların haklarıda bir trent haline dönmüştür. Rum tarafı bunuda göz önğnde bulundurarak taşınmaz mal komisyonunun kurulmasına bize onay verdi. Şuanda mülkiyet konusunda yeni tartışmaya başladığımız şey ise karar mekanızması ile ilgilidir. Kategorisi belli olan malların kaderinin ne olacağına karar verecek mekanizmanın yapısını tartışıyoruz. Biz Kıbrıs’lı Türk’ler olarak süzgeçin deliklerini küçük açmaya çalışıyoruz ki bu kategorizasyon sonucunda bizim yönetimimizde olacak bölgede nifus ve mal-mülk doğru orantıda olsun, aksi takdirde birçok ortadoğu ülkesinin düştüğü duruma düşebiliriz.

CATEGORIES
TAGS
Share This